yuvam

2.1K 373 59
                                    

-bang chan

ailemin sebep olduğu şeylere tepki vermemek, kendimi hislerimi belli edecek hareketlerden kaçınmak için kurmak benim normalimdi şu ana kadar. çünkü hislerimi belli edersem benim zayıf olduğumu düşüneceklerini biliyorum ben, adım gibi eminim buna.

nitekim babamın cenazesinde de tepki vermemem gerektiğinin farkındaydım. zaten verebileceğim tek tepki sinir olurdu ama annem ve kardeşlerim ağlarken onca insanın arasında ben kendimi kaybedip sinirimi gösteremezdim. onların yanında güçlü birisi olduğunu bilmeleri gerekirdi çünkü her zaman.

rol yapmada iyiyim biraz. gerçi buna rol yapmak denilmiyor sanırım, ben kendimi bastırmakta iyiyim. içimde neler döndüğünü, aslında neler düşündüğümü insanlardan saklama konusunda iyiyim. yani neredeyse hepsinden.

babamın cenazesinin beni duygusal anlamda etkileyemediği herkesin anlayacağı bir gerçek olsa da sadece o evde olmak için kalabalık dağılana kadar annemin evinde, onun yanında kaldım. zaten insanların yaptığı şey taziyelerini verip ev sahibini acısıyla yalnız bırakmak olduğundan gecenin ilerleyen saatlerinde evde dördümüz kalmıştık.

annemin bilincinin çok açık olduğunu düşünmüyordum, o yüzden onu uyuması için gönderdiğimde hannah ve lucas'ı da gönderdim onunla. belki sadece onlardan da kurtulmak için, belki beraber olmalarının onlara iyi geleceğini düşündüğümden. bu aileye kendimi hiçbir zaman ait hissetmediğimden kendim kalmak da istemedim o evde, hannah'ya çıktığımı söylediğimde tepki vermedi.

umursamak istemedim açıkçası. ne babam olacak herif için acı çekmek, ne beni hiçbir zaman umursamayan bir kadının kocası için tuttuğu yası paylaşmak istemedim. sadece onun göğsünde rahat nefes alabildiğim sevgilimi aradı tüm vücudum. ben de onun evine sürdüm arabamı.

gün boyu zaten iletişimdeydik, sürekli bana mesaj atarak kontrol ediyor, arada beni arayıp iyi durumda olduğumdan emin oluyordu. o an beni umursayan tek kişinin o olduğunun farkına varmak da büyük bir etki bırakmıştı benim üzerimde. hem iyi, hem kötü anlamda.

onun o güzel kalbinin benimle ilgilenmek, benim iyi olduğuma emin olmak için uğraştığını bilmek her ne kadar iyi hissettirse de ne ailem, ne de doğru dürüst arkadaş çevremin bana böyle önem göstermediğini fark etmek birkaç saniye boş duvarla bakışmamı sağlamıştı.

tabii ki bana baş salığı dileyen arkadaşlarım veya uzak akrabalarım vardı ama kimin neden bunu yaptığını anlamak zor değildi. kimse beni umursadığı için yapmıyordu bunu, kendi vicdanlarını rahatlatmak için yapıyorlardı. minho'nun yaptığı ise sadece ve sadece beni sevmesi sebepli bir hareketti. belki de içgüdü bile diyebilirdik. yanımda olmadığından ve olamadığından benim iyi olduğuma emin olmak istiyordu.

onun kapısını çaldıktan yaklaşık on saniye sonra açılmıştı kapısı, her adımında ses çıkaran terlikleri, ayaklarına dolanan kedileri, dağınık saçları ve üzerindeki eskimiş ev tişörtü. evet, sadece bir tişört var üzerinde.

"hoşgeldin sevgilim."

yüzünde buruk bir gülümseme oluştuğunda beklemeden içeri girdim. kollarım belini bulduğunda başım da eş zamanlı olarak o mis kokulu boynuna gömüldü. tamamlanmış hissediyordum kendimi.

boynuma sarılan kolları ve saçlarımın arasında gezinen parmakları derin nefesler almamı sağlarken geri çekilip dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdum. ayrıldığımızda gülümsemesi daha da yayılmıştı güzel yüzüne. bakmaktan asla bıkmayacağım gözleri parıl parıl parlıyordu resmen.

bad news! minchanWhere stories live. Discover now