spor salonu

2.2K 430 208
                                    

- lee minho

saat sabahın dokuz buçuğu. koskoca spor salonunda bizden başka en fazla dört kişi var, birisi salonun sahibi, diğeri ise antrenör hocalardan birisi.

ikimiz de uzun zamandır spor yaptığımız için kendi programlarımızı oluşturmuşuz, kafamıza göre yapıyoruz hareketleri. o kol kası ve karın kasına önem veriyor, ben ise üst vücudumu formdan düşürmeden alt vücudumu güçlendirmeye çalışıyorum.

son birkaç gündür beraber gelip gidiyoruz spora, daha samimiyiz artık. üstünde sadece siyah bir şort var, üst bedeni çok terlediğinden giyinmeyi tercih etmiyor. benim hip thrust setimin bitmesine yakın çalışmakta olduğu üst kol hareketlerini bırakıp ayaklarımın önünde dikiliyor.

son üç kez. benim vücudumu izliyor.

üç, iki ve bir.

halteri kasıklarımdan ileri ittirdiğimde rahatladığımı belli eden bir ses çıkartıyorum. birkaç dakika soluklanıyorum, beni kaldırması için elimi uzattığımda hızla beni kendisine çekiyor ama daha yeni üst bacak ve kalçalarını yoran ben aniden ayağa kalktığımda tutunmak için bir şey arıyorum. chan'ın çıplak omzu oluyor bu da.

günün ilk yakın teması böylece gerçekleşiyor, birkaç saniye bile beklemeden çekilip su içiyorum bol bol. yerime geçip o başlıyor hareketleri yapmaya. tam karşısındaki alt bacağımı geliştirmek için kullandığım alete oturuyorum sonra. benimle yorulduğuna dair konuşuyor, yarım saatten fazla süremiz var hâlâ.

benden az sayıda hip thrust yapıp ayağa kalkıyor bir süre orda öylece yattıktan sonra. bana doğru ilerliyor yine.

"kardeşim o hareketi yanlış yapıyorsun yalnız."

muhtemelen söylediği şeyin eşcinseller arasında bir şaka olduğunu bilmeden konuşuyor. ikimiz de kahkaha atıyoruz. yanımdaki alette başlıyor sonra işine, üst bacağıyla ağırlık kaldırıyor.

ikimizin hareketleri aynı zamanda bitti bu sefer. bacak hareketlerini az yapıyor her zaman.

"hadi bacak güreşi!"

"yenilmekten hiç bıkmaz mısın sen?"

kahkaha atıp omuz silkti. karşısına geçip bacaklarını bacaklarımın arasına aldım. günlük rutinimizdi bu. önce bacak, sonra bilek güreşi.

zorlayamıyordu bile açıkçası bacaklarıyla beni. ona gülüyordum, o da doğal olarak bozuluyordu.

sonra benim bacaklarımı onunkilerin arasına alıp iki saniyede açmasını sağlıyorum. sinirleniyor. sinirlenince tatlı oluyor. ayağa kalkıp saçlarını karıştırıyorum anlık gelen istekle, bana karışık saçlarının arasından, kaşlarının ve kirpiklerinin gölgesinden bakıyor. dudakları ise sevimlice büzülmüş.

gülümsemem soluyor istemsizce. sevimli bulduğum kişiyi fark edip hafif hafif kol çalışmaya başlıyorum. birbirimizden ayrı yirmi dakika geçiriyoruz. sonra yine o geliyor yanıma, kulağımdaki kablosuz kulaklığı çekip alıyor aniden, kısık seste arka planda çalan müzik uzaklaşıyor, neye uğradığımı şaşırıyorum.

birkaç saniye müziği dinleyip suratını buruşturuyor.

"bunları mı dinliyorsun harbiden?" amerikan rapçileri aşağılıyor. telefonumu isteyip uygulamadan kendi listesini buluyor. arka sokaklarda yapılmış makine müziği ve silah sesleri içeren müziklerinden bir tanesini açıp sesi sona getiriyor. kulağım patlayacak sanki.

bad news! minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin