✾18

450 35 297
                                    

Bazenleri bir canı kendinizden çok seversiniz.

Öyle değer verirsiniz ki, bir süre sonra ona bağımlı hale gelir, o olmadan nefes dahi alamazsınız.

Bazenleri onu öyle seversiniz ki, alıp kalbinize kilitlemek ister, onun için oluşturduğunuz mutlu dünyanın sınırlarını zorlamasına izin vermezsiniz.

Ama bir süre sonra onun sizden sıkılacağını düşünür, kendi sorunlarınızla uğraşmasını istemezsiniz.

Ve onu serbest bırakırsınız.

Ve chan onun biraz da olsa serbest kalmasını istediği için şuan kendini öldürmek istiyordu.

Sedyede yatan bedeni baygın gözleriyle seyrediyordu.

"Kriz geçirmeseydim, seni bir başına bırakmasaydım bunlar yaşanmayacaktı miniğim..."

Gözleri buğulanıyordu git gide. Ona dikkat edemiyor, miniğini koruyamıyordu.

Hemşire az önce dediği şeyleri tekrar ederken bu sefer kendini tutamayıp, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

"Maalesef bebeğinizi kurtaramadık beyefendi"

Duyduğu her harf resmen onu delirtiyor, sargılı elleri titriyordu devamlı.

Bebeğini kaybetmişti.

Miniğinin karnındaki minik canı, bebeğini kaybetmişti.

Peki bunu minhoya nasıl söyleyecekti?

3 gün sonra...

Sarı saçlı oğlan gözlerini açmış, yanında, boş olan kısma bakmıştı üzgünce.

Chan onunla uyumuyordu artık.

Geceleri uyutuyor, sonra gidiyordu.

O her ne kadar geceleri beraber uyuyormuş gibi davransa da yatağın boş kısmındaki soğukluğu hissedebiliyordu minho.

Chan neden böyle yapıyordu?

Gözleri dolarken sıcak çarşafı sıkmış, kendi yaptıklarını gözden geçirmeye başlamıştı. Onu kıracak, üzecek ne davranış yapmış olabilirdi ki?

Eli karnına giderken yüzünü buruşturdu. Bayıldığından beri chan ona soğuk yapıyor gibi hissediyordu. Karnındaki bebeğinin hissiyatını kaybetmiş gibiydi, arafta kalan vücudu göğsünü kavrayan hançerlerden dolayı kurtulamıyordu.

Üstüne giydiği renkli hırkasıyla merdivenleri yavaşça inmeye başlamış, daha çok erken olduğu için aydınlanmayan havanın karamsarlığı basmıştı içini.

Salonda, karanlıkta oturan chanı görür görmez yanına gitmiş, onun özlemiyle hemen kucağına oturmuştu.

Chanın kızarık gözleri minhonun titreyen gözlerini bulduğunda hıçkırmaya başlamış, başını minhonun göğsüne koymuştu. Minhonun sağ gözünden bir yaş düşerken chanın özlediği sıcaklığına kavuşmuş, chanı göğsüne bastırmıştı sıkı sıkı. 'Ben sana naptım gamzelim?'

Chanın belindeki elini masumca karnına koymuş, rahatlamasını beklemişti ama chan rahatlamak yerine daha da hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Kendine hakim olamıyor, ağlamasını durdurup minhoyu mutlu etmek istiyordu ama yapamıyordu.

 Mockingbird ✾MinchanWhere stories live. Discover now