20. Bölüm-Savunma

Start from the beginning
                                    

"Ben böyle olsun ister miydim?" Cevap vermedim. "Bakar mısın bana?" Bakmadım. "Güzelim yapma ama böyle." Yine cevap vermedim zaten helikopterin yanına gelmiştik. Hızla helikoptere geçip boş olan bir yere oturdum. Yanımda Peker oturuyordu. Karan içini çekerek bekledi. Yanımdaki Peker'e hitaben konuştu. "Kalk lan!" Peker emrini ikiletmeden kalkarken o benim yanıma hızla oturdu. Ona özellikle bakmazken o dikkatli bakışlarını üzerime dikmiş bana bakıyordu. Helikopter kalkarken derin bir sessizlik hakimdi. Karşımdaki Samet ve Çağlar birbirine kaçamak bakışlar atarken Mercan ve Anıl el ele tutuşmuşlardı. Gözlerimi kapatıp kafamı geri yasladım. Uykusuzdum, şu an uyursam belki biraz iyi olabilirdim. Karan kolunu omzuma atıp beni kendisine yaklaştırıp kafamı omzuna koymamı sağladı. Hiç sesimi çıkarmadım. İşime gelirdi.


🥹




"Çelik saat altı yönü sende indir şunları." Karan'ın sesini duymamla o tarafa nişan aldım sekize yakın şerefsiz vardı.

"Emredersiniz komutanım." Derken çoktan ateş etmeye başlamıştım saniyeler içinde bu da bittiğinde gözlerimi etrafta gezdirdim. İki haftaya yakındır buradaydık. Bazen karakollarda kalsak da çoğunlukla terör kamplarının yakınlarında kalıyorduk.

Çok uykum vardı kafamı sabit tutmakta bile zorlanıyordum.

Karan'ın tepeden aşağıya salına salına indiğini görünce bir küfür mırıldandım.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz komutanım!" Sesimin yüksek çıkmasına engel olamamıştım. "Görevi tehlikeye atıyorsunuz." O ise bana cevap vermek yerine yürümeye devam etti. Olduğum yerden hafifçe doğrularak ona baktım. Tim ise bir bana bir Karan'a bakıyordu.

"İkinci bir emire kadar yerinden ayrılma asker!" Karan'a olan öfkem giderek katlanırken o iyice aşağı iniyordu. Bende daha fazla beklemeden ayaklanıp yanına koşmaya başladım. Hava oldukça karanlıktı. Benim geldiğimi fark ettiği zaman sertçe soluklandı. "Yanıma gelmek için kimden emir aldın sen! Çabuk yerine dön!" Burnumdan alaylı bir ses çıktı.

"Savunmamı masanıza bırakırım komutanım!" Çalıların arkasına çöktüğü zaman bende ona ilerleyip yanına çöktüm. O benim gelmemi bekliyor gibi başını sertçe bana çevirdi.

"Emrimi sorgulamanı falan siktir ettim! Ne diye bir kere olsun beni dinlemiyorsun, acaba ne için diyor diye düşünmeden hareket ediyorsun, neden? Yeter artık! Nazını niyazını başka zamana sakla görevdesin sen kendine gel! Duygularınla değil mantığınla hareket et!" Gözlerimi sinirle gözlerine diktim.

"Emredersiniz komutanım." Yine aynı sinirle ayağa kalktım. Çok daha seri bir şekilde silahımın yanına döndüm. Yeniden mevkimi alıp sinirimin geçmesi için gözümü silahımdan ayırmadım. Ondan tarafa baktığımda titreyen elleriyle ona silah tutan bir adam gördüm. Düşünmeden vurduğumda Karan'ın şaşkın bakışlarını gördüm. Dibinde ki adamı fark etmemişti. Konuşacağını anladığım zaman gözlerimi üzerinden çektim. "Peker ve Elif evin arkasından girin. Çağlar ve Anıl siz de ön kapıdan girin. Diğerleri beklesin burada. Güven sende gözlerini ayırma bir yere." Sanki Karan'ın üstüm olduğunu yeni farketmiştim gibi davrandım. "Uygun mudur komutanım?" Cevap vermediğinde kafamı kaldırdım. Karanlıkta bile gözlerimiz birbirine kenetlendi.


"Uygun." Herkes emrimi yerine getirirken arkamda bir çalının ezilme sesini duydum. Tepki vermeden yaklaşmasını bekledim. Kafamda soğuk namluyu hissettiğimde rahatça arkamı döndüm.

"Silahını bırak asker." Alayla nefesimi verdim.

"Öyle mi diyorsun? Ne yapsak yaa..." Dudaklarımı büzerek omuzumu silktim.

BİNBAŞIMWhere stories live. Discover now