40. Bölüm - Hain

Start from the beginning
                                    

Nefesimi vererek sandalyeye oturdum, Sena'da oturdu. "Nisa'm, bişey sormak istiyorum."

"Sor kardeşim."

"Baban, senin taininin buraya alındığını biliyor mu?"

Sorduğum soruyla yutkundu. Yüzündeki tebessüm ile bana baktı. "Bilmiyor, bilsede ne değişcek Balca? Yine gelir aynı şeyleri tekrar eder, sonra defolup gider. Alıştım artık, öğrensin istemiyorum."

Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Eğer istersen Kurtuluş amca ile konuşurum yani Albay ile. Babanın karargaha girmesi yasaklanır, bunuda kimse bilmez. Olur mu?"

Gülümseyerek başını salladı. "Olur güzelim." Nisa hep böyleydi.

Acısını içinde yaşar, kimseye belli etmezdi, hep gülümserdi. Eğer gülümsemez ise ne olurdu bilmiyordum.

En son isteyeceğim şey Nisa'nın gülümsememesiydi.

Eğer bir gün Nisa gülmezse ne yapardım bilmiyorum.

Sena burnuna gelen koku ile kaşlarını kaldırdı. "Hassiktir, kurabiye!" Diyerek hızla sandalyeden kalkarak fırını kapattı. Kapağını açarak derin bir oh çekti. "Yanmamış, Allah'ım çok şükür."

Nisa gözlerini kıstı. "Bu kadar küfür ne diye yarabbim?"

Alayla Nisa'ya baktım. "Kızıl Ölüm, çok konuşma istersen. Dağda ettiğin küfürleri bir sayarım görürsün."

Dudaklarını büzdü. "Ama o Kızıl Ölüm, ben şuan Nisa'yım. Hem o geri kafalılar hak ediyor."

Sena güldü. "Ama senin küfürler kadar yaratıcı küfürler yok be Nisa. Öyle bir küfür ediyorsun ki benim bile tüylerim diken diken oluyor haberin olsun."

"Farkımız, tarzımız bebeğim."

Su ve Ada girince bakışlarım mutfağın kapısına kaydı. "İçeride savaş çıkıcak, benden söylemesi."

Kaşlarımı çattım. "Ne savaşı, yine noluyor?"

Su nefesini verdi. "Valla Barlas abi ve Karan abi birbirlerine öyle bir bakıyor ki ürperiyorum."

"Su, yanlışın var. Barlas abi abime öldürecek gibi bakıyor. Hala mı siniri geçmedi?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Maalesef, geçmedi. Lakin kararıma saygılı Allah'tan, yoksa işim yaş."

Nisa'nın tek kası kalktı, yutkundum. "Bir dakika neden işin yaş olsun, o salak abin olabilir lakin senin hayatına karışamaz. Kaç yaşına geldin, 30 yaşında bir kadınsın, kararlarını kendin de verirsin." Söylenerek kaynayan çayı kapatıp içine poşet çayı attı, demlenmesini ocağın önünde bize doğru bekledi.

Nisa aynı Nisa'ydı.

Tam ağzımı açıcakken içeriye giren Karan ile sustum. "Karan?"

Kaşlarını çatarak herkesin üzerinde göz gezdirdi. "Yani yazıklar olsun, beni bıraktınız bu ayının yanında. Her an üstüme atlamak için tetikte bekliyor zaten. Sizde oturmuş dedikodu yapıyorsunuz, ayıp."

Karan'ın dediği ile herkes gülmeye başladı. "Ayı o yapar."

Karan Nisa'ya katılarak başını salladı. Bana döndü. "Nisa ile gerçekten iyi anlaşacağım galiba."

Sena sahte bir alınganlık ile kaşlarını çattı. "Lan, sen benim pabucumu dama mı atıyorsun?"

Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Karan yutkundu. "Yok Sena yani benim gibi düşünen birini buldum, ya ondan şey ettim ben."

Güldüm. "Karan, iyice batıyorsun, haydi Yüzbaşı içeri geç geliyoruz biz."

Başını sallayarak derin nefes aldı ve içeriye geçti. Deli.

Dağların Çift Başlı Kurdu Where stories live. Discover now