22. ÖLÜ YONCA (FİNAL)

446 46 68
                                    

1 AY SONRA

"Kook!" diye seslenmesiyle başımı kaldırıp ona baktım. Çiçeklerimizi sulamakla uğraşıyordum. "Bu kedi yine benim yatağıma sıçmış!" dedi Hope öfkeyle. Kahkaha atarak onun odasına doğru ilerledim.

"Götüne sağlık evladımın," dedim gururla. "Al şunu ya!" dedi kediyi göstererek. Eğilip yatağın üstündeki kediyi kucağıma aldım. Amerika'ya ilk geldiğimizde onu bir sokakta bulup eve almıştım.

Ona bir isim vermemiştik. Eve aldığımız andan beri ismi kedi olarak kalmıştı. Açıkçası bu çok da sorun olmuyordu.

"Bu boklu yatağı temizlemek sana kalıyor," dedi tiksinerek. Umursamazca omuz silktim. "Temizlerim, ne var?" dedim kediyi öperek.

"Bir şeyini sakın unutma." dedim Hope'u uyararak. "Unutmam." diyerek onayladı.

Bir aydır Amerika'daydık. Kaçtığımız günden beri Hope da benimle beraberdi. Çok güzel bir ev tutmuştu. Oldukça tenha bir yerde bulunan, kimsenin kolay kolay bulamayacağı bir evdi.

Aynen bana anlattığı gibi Jeon Jungkook'u kaçarken bir trafik kazasında ölmüş gibi gösterdi ve bana yeni bir kimlik verdi. Yeni ismim, Luke Sheldon.

Hope bana çoğu şeyi nasıl halletiğinden bahsetmemişti. Mesala benim bir trafik kazasında nasıl öldüğümü gösterdiğini defalarca sorsam da beni geçiştirip durmuştu.

Ancak bildiğim tek bir şey vardı, ona sonsuz güveniyordum. Beni yüzüstü bırakmayacak tek kişi o'ydu.

Aslında onunla beraber hava alanına gitmek istemiştim ancak bunun riskli olduğunu söylemişti.

Evet, ona güveniyordum ama benden çok büyük bir şey saklıyormuş gibi hissediyordum. Tam bir aydır bana hiçbir şeyden doğru düzgün söz etmiyordu bile.

Mesala benim yerime idam edilen adam hakkında kaç defa sorular sordum ancak bana cevap vermedi. İnternetten bu konu hakkında araştırmalar yapmıştım.

Haberlerde idam edilen kişinin benim değil, başka birinin olduğundan söz ediliyordu. Ancak idam edilen kişinin ismi her yerde bir sır gibi saklanıyordu.

Derin bir nefes vererek "Keşke bende seninle gelebilseydim," dedim. Kafasını aşağı yukarı salladı ve "Keşke," diye yanıt verdi. "Ancak bu riskli Kook."

İçimi kötü bir his esir almıştı. Ev hapsi gibi bir hayat yaşıyordum ve arkadaşımın hiçbir an yanında olamıyordum.

Hayatımın bundan sonraki her evresi zaten kaçarak, saklanarak geçecekti ama yine de bu kadarı canımı acıtıyordu.

Aynı zamanda annem öleli neredeyse iki ay olmuştu. Hope beni düşünerek yanına annemin bir tişörtünü almıştı. Ne zaman özlesem tişörtünü kokluyordum.

Hope yerdeki bavuluna elini attı ve yavaşça kapıyı açıp bavulu çıkardı. Ardından ayakkabılarını giyinmeye başladı. Dalgın bakışlarla onu seyrediyordum.

Onunla gitmek için her şeyi yapabilirdim ancak şu an onunla gitmem sadece benim için değil, onun için de tehlikeliydi.

Ayakkabılarını giyindi ve ellerini dizlerine dayayarak doğruldu. İkimizde bir süre sadece bakıştık. Ardından kollarımı iki yana açtım. O da bu anı bekliyormuş gibi bana hızla sarıldı.

İkimizinde sarılmaya deli gibi ihtiyacı vardı.

Birkaç ay sonra yanıma gelecekti ancak yine de çok üzgün hissediyordum. Kendime hakim olamadım ve sol gözümden bir damla yaş aktı. Onunda burnunu çektiğini işittim.

GRAVE | taekook ✔️Where stories live. Discover now