özel bölü(m)

799 65 29
                                    

smutlu yıllar !! <3

_

Valizimi hızlı hızlı çekmeye çalışırken yorgunluktan hiçbir şey düşünemiyordum. Sırt çantam ağırlıktan belime yük oluyordu. Bu kadar eşyayla çıkmamıştım evden, aldığım şeyleri gözümün önünden geçirince bayağı bir alışveriş yapmış olmalıydım. Kar taneleri yeri bembeyaz yapmıştı, üzerimdeki ceketi giymenin kötü bir fikir olduğunu dışarıya adım atar atmaz anlamıştım. Valizi sürdüğüm için ellerim buz tutmuştu. Sonunda otoparkın dışına çıkıp, kaldırımda, kalabalıkta taksi sırası bekleyenlerin yanına valizimi bıraktım, ellerimi de ceketimin cebine soktum.

Derin bir nefes verdikten sonra ben de beklemeye koyuldum. Yanımda küçük bir kız çocuğuyla annesi, diğer yanımdaysa benim yaşlarımda bir oğlan duruyordu. Kız çocuğu sızlanıp ağlarken, diğer tarafımdan bir "Of." sesi yükseldi. Yana doğru dönüp derin bir nefes veren kişiye baktım, o da bana bakıp açıklama yapma isteği duyuyorcasına "Çocuklar başımı ağrıtıyor." dedi.

"Benim de." diye mırıldandım. Çocuklar çok fazla gürültü yapıyordu, ben zaten yeterince gürültülü olduğum için ekstra gürültü boğuyordu beni. "İki terbiyesiz." dedi yanımdaki kadın çocuğunu kucağına alıp, bize sırtını dönerek. Büyüttüğüm gözlerle şok içinde yanımdaki çocuğa döndüğümde, çocuk büyük bir kahkaha bıraktı, onun gülmesiyle zaten tüm gün felaketler yaşayan benim için de artık patlama noktası gibiydi. İkimiz bir süre boş boş güldükten sonra etraftaki birkaç göz yüzünden sessizleştik.

Hava gittikçe soğuyordu, ellerimi bir türlü ısıtamıyordum, burnum soğuktan çoktan kırmızıya dönmüş olmalıydı. Yanımdaki çocuk elini bana doğru uzattığında başımı kaldırıp ona baktım "Ben Mike." dedi. Tipinden asyalı olmadığı çok aşikardı, sarı dalgalı saçları, uzun bir boyu vardı. Elimi cebimden çıkartıp hızlıca elini sıktıktan sonra tekrar cebime attım "Baekhyun ben de." dedim.

"Buralı mısın?"

"Evet."

"O zaman bence, bana, akşam yemeğim için güzel bir mekan önerebilirsin?"

"Nedenmiş?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

O da beni taklit edip "Çünkü ben yabancıyım, turiste saygı." dedi. Herhangi bir cevap vermek yerine kıkırdayıp gözlerimi devirdim. Konuşması buralı gibiydi, belki de burda büyümüştür diye düşünüyordum. "Veyaa.." dedi ben ona herhangi bir şey söylemediğimde, bir adım daha yaklaşıp önüme durduktan sonra "Birlikte yiyebiliriz?" diyerek devam etti.

Onun arkasına duran arabaya göz attıktan sonra gülümseyerek valizimi tekrar tuttum. "Yabancılarla bir şey yemekten hoşlanmıyorum." dedim, onu ittirip, arkasında duran arabanın bana açılan kapısına ilerleyerek.

Valizimi şoförün almasına izin verdikten sonra arka koltuğa yerleştim, Chanyeol'ün iri gözleri az önce ittirdiğim yabancıya kilitliydi, kapıyı kapattığımda yabancıdan gözlerini çekip gülümseyerek hemen bana odaklandı. Onu çok özlemiştim, günün tüm yorgunluğu bedenimden akıp giderken kollarımı hızlıca boynuna doladım. "Hoş geldin." dedi belime ellerini yerleştirerek. Dudakları hızlıca burnumun ucuna minik bir öpücük kondurdu "Donmuşsun." diyerek beni kendine sıkıca bastırdı.

"Çok bekledim." dedim başımı boynuna gömüp. Tanıdık kokusu beni hemencecik gevşetti, sıcacık oldum. "Trafik vardı, üzgünüm." diyerek başıma öpücük kondurdu. Onun beni öpmesi, sarılması, her zaman içimi kıpır kıpır yapıyordu. Geçen senelerin bizden götürdüğü tek şey yaşımızdı, içimden ona dair hiçbir şey hiçbir zaman kopup gitmez, her zaman olduğu gibi kalırdı.

pink hair  | chanbaekWhere stories live. Discover now