13

1.9K 173 67
                                    

Chanyeol, bana yaptığı sandviçi uzattı.
"Çok fazla yemen ve biraz büyümen lazım. Benim kadar olamazsın ama en azından yaşıtlarına yetiş. Onun için özel hazırladım sana."

"Ben zaten büyüğüm Chanyeol! Sana okula geç yazıldığımı söyledim."

"Boydan bahsediyordum ve minikliğinden."

"Senden ayrılacağım." dedim sırtıma ona dönüp, akan şelaleye bakarken.

Belime sardı kollarını. Beni göğsüne yapıştırıp, pembe saçlarıma öpücük kondurdu. "Bunu söylemeni sevmiyorum."

"Ben de söylemeyi sevmiyorum."

"O zaman söyleme?"

"Söyletme?" diye önerdim. Güldü. O kadar güzel gülüyordu ki. Kesik kesik çıkardı Chanyeol'ün kahkahaları. Ben nerdeyse her pazar, bu şelalenin kenarında yaptığımız piknikte onun bu gülüşünü dinlerdim. Ona her pazar akşamı bir daha aşık olurdum.

"Seni seviyorum." dedim kafamı kaldırıp çenesine öpücük bırakırken. Cevap vermedi.

Kapalı gözlerime ışık vururken yüzümü buruşturdum. "Baekhyun?"

"Uyanıyor sanırım!"

Gördüğüm anılı rüyayla o kadar huzurlu hissediyordum ki, uyanmayı hiç dilemedim. Etraftaki telaşlı gürültüyü bile umursamak istemedim. Uyumak hep rüyalarda yaşamak istedim ama bu mümkün değildi.

Gözlerimi yavaşça araladım. Güneş yüzümün sol tarafını aydınlatırken gördüğüm ilk yüz Jongdae'ydi. "Baekhyun? Uyandın! Tanrım... teşekkür ederim."

"Jongdae?" dedim kuruyan boğazla. Sesimin duyulduğundan bile emin değildim. "Burdayım, doktorun şimdi gelecek. Çok iyi olacaksın."

Jongdae'nin gülümsemesi ve dolu gözlerinden gözümü çektim. Sağ tarafıma dönemiyordum, bedenim çok ağır geliyordu ama kafamı çevirdim. Elime sarılı olan elin sahibine baktım. Chanyeol'ü görmeyi gerçekten hiç beklemiyordum.

"Chanyeol?"

"Bebeğim..." dedi üzgünce. "Beni o kadar çok korkuttun ki."

"Üzgünüm." dedim. Neden dediğimi bile bilmiyordum. Ona bir özür borcum yoktu çünkü her şeyin suçlusu oydu.

"Bay Byun." doktor yanımdakileri uzaklaştırıp, gözlerime elindeki aletle ışık tuttu. Ardından kalbimi dinledi ve geriye çekildi. "Vücudunuz enerjisiz kalmış. Su tüketiminiz de yemek gibi hiç olmasaydı şu an sevdiklerinizi çok büyük bir yasa boğmuş olacaktınız." Elindeki kağıda bir şeyler yazdı. Su dediği şeyin bir yabancıyla saatlerce tükettiğim alkol olması çok ironikti.

"Ama neyse ki şimdi iyisiniz. Sizin için hemşireyle yemek göndereceğim. Onu yiyin, şimdilik lapa ve sıvı şeylerle beslenin. Kendinizi iyi hissettiğinizde normal yiyecekler tüketin..." Chanyeol'e döndü. "Ona mutlaka yemek yedirin." Chanyeol oturduğu yerden kalkıp, doktora birkaç şey fısıldadığında duymuyordum. İkisi konuştu ve doktor odadan çıkmadan önce; iyi hissettiğim zaman polislerin gelip benimle konuşacağını söyledi.

"Annem yok mu?" dedim Jongdae'ye dönerek. "Yok, işi olduğunu söyledi." Jongdae nerdeyse fısıldayarak söyledi. Bunun beni üzeceğini düşünmüştü ama bu çok normal bir şeydi benim dünyamda. Eğer ölseydim o zaman da cenazeme gelmeyecekti. Belki nerde yattığımı bile bilmezdi.

"Babam?" dedim. Sırf sessizlik bozulsun diye konuşuyordum. "Chanyeol babanı kovdu."

Bakışlarımı Chanyeol'e çevirdim. Doktor çıkar çıkmaz tekrar yanıma oturup, elimi tutmuştu. "Babandan şikayetçi olmanı istiyorum." dedi.

pink hair  | chanbaekWhere stories live. Discover now