"Hem dünyaları verecek kadar güzel hem ölümü çağrıştıracak kadar karanlık."
İkizler yıllardır birbirinden habersizce hayatlarını sürdürmüştüler. Bir gün iki kardeşin yolları tesadüf denmeyecek bir şekilde restauranttın lavabosunda kesişmişti. Artık...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Etraf zifiri karanlıktı. Alejandro yapacağı sürprizden dolayı gözlerimi bez parçasıyla bağlamıştı. Bildiğim tek şey sahil kenarında olduğumuzdu. Dalga sesleri ve denizin kokusu geliyordu. Vakit akşamı bulmuştu. Esen rüzgarın kamçıları bedenime batıyordu. Soğuk bir ürperti bedenimi kaplamış olsada yine de hoş bir serinlikti.
"Gözlerimi ne zaman açmayı düşünüyorsun?"
Sessizliğini bozmayıp arkama geçmişti. Hafif düğüm attığı bezi çözdüğünde, karanlıktan kamaşan gözlerimi birkaç dakika kırpıştırmıştım. Gözlerim netliğini geri kazandığında gözüme ilk çarpan şey, çarpmamasını mümkünatı yoktu, koca yattı.
Şu güzelliği yat demek ayıp olurdu. Çok güzeldi. Hem de öyle böyle değil... Bilim kurgu filmlerinden çıkmış gibi son teknolojik gözüküyordu. Dışı siyahtı, parlak bir siyahtı. Saat akşam suları olmasına rağmen parlaklığıyla dikkat çekiyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
İçini tam olarak görmesem de led lambalarla ışıklandırıldığını, ucundan da olsa görebilmiştim. Gördüğüm en güzel yattı.
"Sen zenginliğinle gözlerimi kamaştırıp sana bağlanmamı mı istiyorsun?" Zenginliğini göz önüne sermesinin başka bir açıklaması var mıydı?
"Seni zenginliğimle kandırmam mümkün değil..." Elimi tutup yatın içine girmemi sağladı. İçi dışından da güzeldi. "Sadece seni el üstünde tutmak istiyorum."
