"Hem dünyaları verecek kadar güzel hem ölümü çağrıştıracak kadar karanlık."
İkizler yıllardır birbirinden habersizce hayatlarını sürdürmüştüler. Bir gün iki kardeşin yolları tesadüf denmeyecek bir şekilde restauranttın lavabosunda kesişmişti. Artık...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Sıradışı insanlar ve sıradışı hayatlar da bugün... Evet, sevgili konuklar mütamediyen devam eden programımız da bugün ki konuğumuz Carmen Hernandez, Alejandro Javıer Hernandez'in büyükannesi. Hepiniz Alejandro Javier Hernandez'i yakından tanıyorsunuzdur zaten, büyükannesini de hep birlikte tanıyacağız.
Ben sanırım delirdim. Düşmanlarım sevinçten göbek atabilirler.
Eğer karşımdaki kadın yakışıklı bir erkek olsaydı, onca saat bakışmamızdan harika Türk dizisi çıkardı. Biraz daha bana böyle bakarsa aşık olacak farkında değil.
Yaşlılara karşı olan küçücük saygımın sonuna gelmek üzereydim.
"Hangi burçsun?"
"Ha..." Diye bir nida çıktı istemsizce ağzımdan. Onca saat bana bakıp ilk sorduğu şey, gerçekten burcum muydu?
Kendime çeki düzen verip cevap vermek için hazırlandım. "Oğlak burcuyum da neden sordunuz?"
Derin düşüncelere dalmıştı. Neresinden çıkardığını anlamadığım bir kağıdı önüne koyup bakmıştı. Oturduğum koltuktan biraz eğilip ne olduğuna baktım. Yıldız haritasıydı.
Astrolojiyle mi ilgileniyordu?
Gerçi kılığından kıyafetinden öyle bir vibe vardı. Astral seyahat yapıyor muydu acaba? Çıkıyorsa eğer, beni de Maldivlere kadar bırakırsa hiç fena olmazdı.
"Doğum tarihin ne?" Parmağıyla kağıdın üzerinde anlamadığım şeritler çiziyordu.
"Yirmi üç Aralık." Bu kadın beni korkutuyordu. Umarım bu işin sonunda çarpılmazdım.
"Alejandro on bir Temmuz, ne yıldız haritasında ne de burç olarak uyuşuyorsunuz. İlişkiniz sürekli inişli çıkışlı olur. Birbirinize zıtsınız."
Şimdi anlaşılmıştı derdi. Burç adı ayağına Alejandro'dan beni uzak tutmaya çalışıyordu. Artık astrolojiyle fazla haşır neşir olduğundan mıdır ne, aramızdaki çekimi hissetmiş olmalıydı. Alejandro'yla aramızda olan çekimi artık ben de kabul etmiş durumdaydım.
"Zıt kutuplar birbirine çeker ama. Bunu unutmuş olmalısınız." Dediklerimle ters ters yüzüme bakmaştı. Az çok burçlara hakimdim ama burçlara inanmıyordum.
"Zodyak..." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden araya girdim.
"El falı bakıyor musunuz? Gerçi ben fala da inanmam ama ne demişler fala inanma, falsız da kalma." Avucumu önüne doğru açtığımda elinin tersiyle elimi itmişti.
