2.3K 247 139
                                    

⟨ ۝ ⟩

Hyunjin şirketteki işlerini hallederken, aklındaki tek şey akşam Felix'i görecek olmasıydı. Daha kısacık bir süre olsa da, daha önce hiç hissetmediği şeyleri hissettiği bu adamı görmek, tek amacıydı artık.

Akşama kadar zaman geçmek bilmedi. Hyunjin, çıkışa doğru çıkan bir sıkıntıdan dolayı bir süre daha iş yerinde kaldığında, saat bir hayli gecikmişti.

"Siktir..." Dedi kendi kendine, saatine bakarken. Saat çoktan gece 11'e geliyordu. Eğer müşterileri yoksa şimdiye çoktan kapatmışlardı. Hızla paltosunu üzerine giydi. Evrak çantasını alıp şirketten ayrıldı.

Yağmur...

Yılın bu zamanları, bu ülkede yağmur hiç eksik olmazdı. Hava da serin olduğundan sık sık hastalanan betalar ve omegalar yüzünden hastaneler dolup taşardı. Hyunjin'in tek sorunu ise, ıslanmayı sevmemesiydi.

Arabayı doğrudan pastanenin önüne çekti. Pastanenin önünde sırılsıklam olmuş Felix'i gördüğünde, şaşkınlıkla fırladı. Onu hızla arabaya bindirdikten sonra, yan koltuğuna oturdu. "Neden dışarıda bekliyorsun?" Diye sordu, nefes nefese bir halde. "Kendi pastanende kapıyı üzerine kilitleyecek halleri yok ya..."

"Yarın açılışı personellerden birisi yapacağından, çıkarken anahtarı ona bıraktım."

"Bir tane mi anahtarı va-" Hyunjin tam anlamsız sorular sormaya devam edecekken, yan koltuğunda titreyen omegaya takıldı gözü. Sırılsıklam olmuştu. Kıyafetlerinden ve saçlarından damla damla sular koltuğa akıyordu. Başı öne eğikti, ellerini bacağının arasına sıkıştırmıştı. Boncuk mavisi gözleri dolmuş, burnu kıpkırmızı olmuştu.

"Seni evine bırakayım."

"Hı-hm." Felix hiçbir şey demeden teslim olduğunda, Hyunjin arabayı çalıştırdı, yola koyuldu.

Arada bir yan koltuğunda oturan omegaya bakıyordu. Sonunda derin bir nefes aldı. "Sana geleceğimi söylemiştim ama geç kaldım, özür dilerim." Ses tonu derinden, içten geliyordu.

"Sorun değil." Felix'in çenesi titriyordu.

Hyunjin bir anda direksiyonu kırdı. Omegaların bağışıklıklarının ne kadar düşük olduğunu biliyordu. Onun yüzünden bu omeganın hasta olmasına dayanamazdı.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Felix, farklı bir sokağa saptıklarında.

"Benim yüzümden ıslandın. Bu yüzden seni öylece evine bırakırsam içim rahat etmez. Hasta olursan..."

Felix sakince ne olacağını bekledi.

Sonunda Hyunjin bir sitenin kapalı otoparkına girdi. Bu Hyunjin'in gizli evinin otoparkıydı. Babasının, annesinin, hatta kardeşinin bile bilmediği bu lüks sitenin çatı katı, Hyunjin'in kaçış eviydi.

Arabadan inerken paltosunu eline aldı. Felix'in oturduğu tarafın kapısını açtı, Felix'i elinden tutarak arabadan indirdi. Paltoyu Felix'in üzerine örttükten sonra, bir hamlede Felix'i kucağına aldı. Asansöre doğru yola koyuldu.

Aynı o akşam gibiydi. Bu sefer sadece Felix ıslaktı ama yine de Hyunjin onu aynı şekilde kucağında taşıyordu. Sonunda Hyunjin'in evine geldiklerinde, Hyunjin Felix'i girişteki koltuğa sırt üstü bıraktı.

"Biraz bekle." Dedi ceketini çıkararak içeri doğru geçerken. "Banyoyu hazırlayacağım."

Hyunjin, bilinenin dışında, keyfine düşkün bir adamdı. Kimsenin bilmediği bu gizli yönünü, Felix'le paylaşmakta sıkıntı görmedi. Kenarlarından loş ışıklandırmalarla donatılmış mermer kaplı odaya girdi. Odanın sağ ve sol duvarlarında petek raflarda bir sürü şarap vardı. Karşıda kalan duvar, çatısı dahil olmak üzere boydan boya camdı. Tüm şehrin manzarası, ay ışığı, gökyüzü, her şey görünüyordu.

Omega Loves His Alpha | Hyunlix [Omegaverse] ✓Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum