"yeniden merhaba min yoongi." dedi mavi saçlı, yırtık pantolonu at sikine konmuş yusufçuk gibi görünen çocuk.

"anlaştığımızı düşünüyordum chris." dedi yoongi hyung bu gibi sesiyle.

"tüh, hatırlamıyorum." dedi iğneleyici bir sesle.

"hatırlatalım o hâlde?" diyerek adamı tuttuğu gibi kafayı gömen yoongi hyung yüzünden ortalık karışmış, iki kişi hoseok hyung'a üç kişi de yoongi'ye saldırmıştı.

"hadi ama, ben orospu çocuğu muyum?" diyerek hoseok hyung'a saldıran çocuklardan birini ensesinden tutup masaların üzerine attım. bunu fırsat bilerek diğerini yumruklayan hoseok hyung'u bırakıp daha tanışmadığım yoongi hyung'a yöneldim bu kez de.

"üç kişi tek adama mı saldırıyorsunuz lan, haysiyetini siktiklerim."

kurduğum cümlenin hemen ardından kırmızı ve uzun saçlı olan çocuğu kendime çevirip yüzüne bütün gücümle sert bir yumruk bastım. önündeki saçlarını sıkıca kavradıktan sonra hızla aşağı çekerken dizimi de aynı hızla yukarı kaldırdım. ortaya çıkan birleşmeden burun kırılma sesi gelirken çoktan masaya attığım çocuk arkamdan tekmeyi savurmuştu. zaten sırtımın acısı sikip atarken bir darbe daha almak gözümü kararttığında düşmemek için dengemi sağlamaya çalıştım. buna fırsat verecek kadar aptal olmadıkları için de burnu kan şelalesine dönen çocuk beni kendine çevirip kafasını gömdü suratıma.

iki kişiyi üzerime çektiğime göre şimdi adil oynuyorduk elimizdeki imkânlara göre. kendimi toparladıktan hemen sonra birkaç yumruğu ard arda kafasını siktiğimin çocuğuna sıralamaya başladım. saçımda delicesine bir acı hissettiğimde yere düşen çocuğu siktir edip ona döndüm. hâlâ çekmeye devam ediyordu.

"bırak lan saçımı amın evladı. kız kavgası mı bu?"

sesim sokakta yankılandığında kasıklarına dizimi geçirip saçımı kurtardım elinden. o ikilinin boşluğunu fırsat verip yoongi hyung'un cebelleştiği çocuklardan birine atıldım.

bakın bu arkadan tekme atma olayı fazla komikti. çocuk yediği tekme ile sendelerken sebepsiz yere kahkaha attım.

"asabım bozuldu amına koyayım gece gece."

"jeongguk dikkat et."

hoseok hyung bağırdığında hızla arkamı dönüp dibimde biten çocuğa gelişi güzel bir yumruk daha savurdum. bu defa üç kişi olurken fazla yorulmuş hissediyordum kendimi. sandalyelerden birini alıp karşımdakinin yüzüne indirince acı içinde çığlık attı.

yine saçımı çekmeye yeltenen çocuğu bir hışımla tutup dükkanın cam duvarına doğru ittim. büyük bir gürültü içinde cam kırılıp çocuk üzerine düşerken yediğim darbe yüzünden sokağı inletecek bir inilti bıraktım. sırtıma sağlam bir sandalye yemiştim.

"jeongguk, iyi misin?" diye bağıran yoongi hyung chris denen herifi yere çoktan sermişti.

"iyiyim." dedim bu kez de göğsüme aynı sandalyeyi yerken. yerde iki büklüm bir hâlde baş etmeye çalışırken bir ses duydum sonra. ilk kez bir sesi duymak bana böyle iyi hissettirmişti.

"ne oluyor lan burada?"

taehyung gür bir sesle bağırdığında çoktan yanımıza gelmiş, başımdaki üç kişiyi tek tek benden uzaklaştırmıştı sert darbeleri ile. fakat ben jeon jeongguk, yine kurtulamamış bu kez de yüzüme bir tekme yemiştim.

pekâlâ, yetti artık.

acıyı unutmaya çalışarak ayağa kalktım zor da olsa. tekme atan çocuğun boğazına sarılıp bulduğum bütün güçle sıkmaya başladım.

rascal | tkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant