15. Bölüm: "Kül'lerinden Doğan"

172 13 14
                                    

Bu bölümü okurken biliyorum ki bazı kısımlarda yüreğinizde o annenin çığlığını hissedeceksiniz. Hissetmek istemezdim. O anneler acıyla ayakta dursun istemezdim. Yavruları tekrardan onlara dönsün isterdim. Babalar o toprağa kürek atsın istemezdim. O sevgileri içlerinde kendilerini yakan kadınlar soğuk yatakta acıyla ağlasın istemezdin. Küçücük yavrular annelerinden, babalarından ayrı kalsın istemezdim.

Vatan sağolsun,
vatan sağolsun.

Rahat uyusunlar.

🇹🇷

Acıya göğüs geren, bedenlerinde mermi izlerini taşıyan; bir annenin merhametli kollarını özleyen evlatlardı ayakta dimdik duran bu adamlar. Arkalarında gözü yaşlı bir anne, bir baba; bir kadın, bir çocuk bırakacak olan adamlardı. Bu soğuk havada omuzları dik, göğüsleri açıktı.

"Kimsiniz lan siz?" Sesi değil adı geçtiği an saygıyla ayağa dikildikleri Yüzbaşının sesini duydukları an nefesleri bile kesildi.

"Niye buradasınız? Sen, niye buradasın?"

"Nihat Can Topal, Hatay. Emret komutanım!"

"Ananızın sıcak kollarını niye bıraktınız? Üç beş tane adam yüzünden ölmek için mi lan?"

Askerlere doğru adımladığı an bir askerler nefeslerini tutup, bedenlerini dikleştirdiler.
"Evli misin?" Diye sorduğu adam hızlıca, "evet komutanım," diye yüksek sesle cevap verdi. "Bugün," diye öyle yüksek sesle bağırdı ki bütün bölük onun sesiyle yankılandı. Dağ onun karşısında yıkılırdı ama Yusuf Feza Şafak yıkılmaz, pes etmezdi. Vatanı için ölür, bin dirilirdi.

"Eşine ölüm haberin gidecekti! Fenalaşıp bayılacaktı. Üç beş kişi kolundan tutup onu teselli etmeye çalışacaktı. Öldün lan sen! O kadın senin arkandan ne yapacak söyle bana? Ne yapacak lan?" Kalbinde bir sevda taşımaya korkan adamın aklında bin bir düşünce geçti.

"Ne diyecektik o kadına? Yanındaki adam götünün derdine düşmüş diye öldü mü diyecektik? İki önemli şey var, vatan ve yanınızdaki adam! Tekrar et!"

"İki önemli şey var! Vatan ve yanımızdaki adam!"

Soğuk bir rüzgar adamların bedenine sertçe çarpıp onlara karıştığı an Yusuf Feza tek tek hepsinin yüzüne baktı. Kendi timi de buradaydı ve hepsi onun bu ciddiliğini bildikleri için fazladan nefes almaya çekiniyorlardı.

"Kanınız şanlı bayrağa karışacak ama sizi beş on saniyeye sığdıracaklar. Konuşmasına bir virgül koyalım diyerek başlayacak! Adınızı söyleyeceklerini mi sanıyorsunuz? Hakkari'de teröristler tarafından düzenlenen suikastta on iki tane şehidimiz var denecek."

"Sen, adın ne?" Herkesin adını, hayatını biliyordu. Fakat bu gerekliydi, bu hayatı yaşamaları gerekiyordu.

"Eren Behiç, Rize. Emret komutanım!"

"Eren... Eren ha? Eren Behiç şehit oldu diyecekler mi sanıyorsun? Ateş düştüğü yeri yakar. Anan, baban ağlayacak lan sadece."

Zehirli SarmaşıkWhere stories live. Discover now