1. Bölüm: "Şeytanın Yuvası"

791 42 19
                                    

Hoşgeldiniz!

E'SB' (':

Bize bir şarkı bırakır mısın?

Bu kitapta geçen kişiler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi bulunmaktadır.

<3

Baba, her bir harfi boğazımı delip geçen bir yumru.

Baba, amansız bir yara. Her bir harfi kemiklerime acı verip beni yitiren o sızı.

Şeytanın tek bir yuvası cehennem olamazdı. Kalbinde; çocuklarına merhameti olmayan, acıyı doğuran her bir zihin şeytanın yuvasıydı.

Babamın zihni şeytana aitti. Nefesi bile şeytanın sert nefesini üflüyordu.

"Ablacığım."

Uzak bir diyardan kopup gelen acının tohumunu zihnime diken şeytanın bu dünyadaki fedaisiydi.

Babam.

Yürek burkan sert nefesleri ile ablamın yere düşürdüğü bardağa bakarken ben yüreğimdeki sancı ile halının üzerindeki meyve suyu izine bakıyordum. Hareketlerimin sınırlı olmasından mıydı bu acı yoksa ayağa kalkıp ablamın saçına asılan babam mıydı?

Bize bunu yaşatan tanrı acımıyor muydu? Benim yüreğim böyle cayır cayır yanarken o bize acımıyor muydu?

"Baba."

Saç diplerime oturan sızı ile gözlerim ağlamaya korkan ablamın yüzündeydi. Yarattığı bütün varlıklardan üstün olan insanların bu nefreti tanrıyı üzmüyor muydu? Yarattığı insanların şükretmesi gerektiği yerde kan akıttığını görünce onları yakmıyor muydu?

"Temizle!" Avuç içlerim kan akıtırken masanın üzerindeki bıçağı soluk borusuna bastırıp elimdeki kana can verebilir miydim? Yanık bir cana aniden su dökmek onu öldürmek demekti.

"Firuze git şu anana yardım et! Yoksa hanımefendiye kalsa şafak vakti yiyeceğiz yemeği!" Yer ayağıma bir ip bağlamış beni kendisine ait kılmak ister gibi çekiyordu. Avuç içlerimde biriken kan yere damladı. Ablam korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Gitmezsem saçlarım kan dökecekti.

"Firuze!" Bir yabancı tarafından koyulan ismimin anlamına çok uzaktım. O yabancı gibi ismime uzaktım.

Gökten kan akıyordu.

Yüreğim kan döküyordu.

Sert bir cismin sol omzuma değmesi ile bir adım geriledim. Ayaklarım dibine düşen sert cisime bakmadım fakat emindim ki çocukluğumun kanı üzerine bulaşmıştı.

"Firuz." Halıyı silen ablam korku dolu gözleri ile bana bakıyordu. Sesi yalvarıyordu. Lütfen, diyordu. Lütfen hareket et.

Yanağıma değen sert tokadı ile sendeleyerek arkamda ki televizyon sehpasına değdim. Televizyon sallandığında ablam endişe ile bana doğru yönelmişti fakat şeytanın fedaisi onu sert bir şekilde iterek düşmesini sağlamıştı. "Ne istiyorsun? Söyle bana Firuze? Ne istiyorsun?"

Zehirli SarmaşıkWhere stories live. Discover now