Mesela hasteneye gitmiş ve fotofobi hastalığımın iyileştiğini öğrenmiştim. Hâlâ çok parlak olan ışıklara bakamasam da artık bu durumun bana bir zararı olmuyordu. Doktor tamamen psikolojik olduğunu söylemişti. Yani güneş gözlüğünden tamamen kurtulmuştum.

Yasin abi konuştuğu kız ile evlenmişti geçtiğimiz ayda.

Meriç ve Utku ise hâlâ çılgın bekarlardı. Meriç onunla görüşmek isteyen herkesi reddederken Utku kızların peşinden koşuyor ancak sonra sıkılıyordu.

"Pişt bak kız buraya!"

Kafamı kaldırdığımda mahallenin dedikoducusu Hüsniye teyzeyi gördüm.

"Efendim Hüsniye teyze?"

Pencereden sarkıp "Utku şu aşağıdaki Melahatın kızını kovalıyormuş. Doğru mu?" derken fısıldağını sanıyordu sanırım.

Gülerek "Ben bir şey bilmiyorum ki." dediğimde suratını buruşturdu.

"Ne ketum kızsın sen be! Bir yıldır soruyoruz bir bok bildiğin yok. İnsan azıcık dedikodu yapar!"

Açılan ağzımla şaşkınca bakarken camı kapatmasıyla kahkaha atmaya başladım. Gıcık bir kadın olsa da çok komikti.

Biraz yürüdükten sonra elimdeki kek tabağını tek elimle sıkıca tutarak kapıyı tıklattım.

Kapıda görünen kişiyle kocaman gülümseyip "Nasılsın Şükran anne?" diye sordum.

"Oyy benim deniz gözlü kuzum gelmiş. İyiyim annem, sen nasılsın? Gel hemen içeri."

İçeri geçerken "İyiyim bende." dedim gülümseyerek.

Şükran anneye anne demek çok zor gelmişti. Halen daha alışmış değildim ama bana karşı o kadar iyi ve anlayışlıydı ki başka bir şey demek böyle bir kadına yanlış olurdu.

Kısa bir sarılma faslından sonra bahçeye çıktık. Meriç, Akın'ın yanında ofiste çalışmaya başladığı için evde yoktu.

Bir kaç saat boyunca düğünden ve diğer konulardan bahsettik. Düğün mevzusu her açıldığında istemsizce heyecanlanıyordum. Yedi ay kalmıştı ve ailemden ayrılmak zor olsa da akın ile sabahlayacağım düşünsesi elimin ayağıma dolanmasına sebep oluyordu.

"Ne zaman eşya bakacaksınız kızım?"

Derin bir nefes alıp "Yarın bakmaya gideceğiz Şükran anne." dedim.

"Aslında erken ama Akın'ı biliyorsun hazırlıklar için çok acele ediyor."

"Bilmez miyim o deli danayı. Sizinkiler kabul etse bugün basacak nikahı." diyerek kahkaha atınca utandım.

Gerçekten öyleydi.. Her bulduğu köşede beni sıkıştırmalardan vazgeçmiyordu.

Zil çaldığında heyecanla "Ben bakarım!" dediğimde Şükran anne gülerek kafasını salladı.

Kapıyı açtığımda bütün ev ahalisi karşımdaydı. Ahmet amca yanaklarımdan öpüp "Hoş geldin kızım." dediğinde gülümseyerek "Siz de hoş geldiniz." dedim.

Evet.. Hâlâ baba diyemiyordum maalesef. Ne kadar geçmişi atlatsam da baba kelimesini söylemek benim için kolay değildi.

Ardından Meriç girdi içeri ve bana sarıldı.

"Naber evimizin maviş kızı?"

"İyiyim Meriçcim, sen nasılsın?"

"İyiyim yavru, siz öpüşün. Ay aman siz görüşün."

Meriç'in arkasından kızararak bakarken kulağıma verilen nefesle irkilerek Akın'a baktım.

Elindeki dosya çantasını bırakıp ellerini belime dolayarak beni vücuduyla bütünleştirdi.

RUNELYA जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें