30. Bölüm; Kırık Aynanın Dağılmış Parçaları.

488 60 0
                                    

Keyifli okumalar dilerim melekleriim<3

-

Gecenin soğuğu tenimi yalayıp geçiyor, yüzümün sert rüzgâra maruz kalan bölgeleri her geçen saniye biraz daha buz kesiyordu. Vücudum öyle yüksek ateşle yanıyordu ki asla üşüdüğümü hissetmiyordum. Evet... Ellerim her yanaklarıma veya açıkta kalan herhangi bir bölgeye değdiğinde tıpkı buz kütlelerini andırır gibi üşütüyordu ama sahil kesiminin sert, hırçın rüzgârlarına rağmen hiç gerçek manâda üşüdüğümü hissetmemiştim. Vücudum yanıyordu, içim yanıyordu, en önemlisi ise kalbim yanıyordu.

Kalbim adeta yangın yeriydi ve söndürmenin çaresi yoktu.

Belki de bir yolu vardı fakat henüz ben keşfedememiştim.

Göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülürken sanki sıcaklığıyla üşüyen yerlerimi ısıtıyordu, kavuruyordu tenimi. Başımı arabanın camından içeri sokup oturduğum koltuğa iyice gömüldüğümde göz yaşlarım benden habersizce akmaya devam ediyordu. Canım yanıyordu. Annem, küçüklüğümden bu yana ilk kez canımı böylesine acımasızca yakmıştı. Sırf aşık oldum diye reddetmişti beni. Sevdiğim adamlarla kendisi arasında bir seçim yapmaya zorlamıştı. Babamın bizi terk ediş nedeniyle hüzünle dağlanan kalbim bu kez paramparça olmuştu.

Paramparçaydı, paramparça bir şekilde avuçlarımda tutuyordum.

Her ne kadar pek başaramamış olsam dahi kafamı dağıtmak, zihnimi bu gece olanlardan bir nebze uzaklaştırmak adına girdiğim Instagramda bile o görüntüleri görüyordum. Adeta bana hiçbir şeyi unutturmamaya yemin etmiş gibi herkes sayfasında restoranda habersizce çekilen görüntülerimizi paylaşmıştı ve sanırım yeni eklenenlere bakıldığında paylaşmaya da devam ediyorlardı. Kim Seokjin'in söyledikleri, bizim huzursuzluğumuz ve üzerine annemin olayın tuzu biberi gibi gelen sözleri ve hareketleri, attığı o tokat... Şu an yediğim tokatın fiziksel acısından eser kalmamıştı ama hâlâ canım yanıyordu.

Fiziksel acılar elbet geçiyordu fakat ruhsal acılar geçmiyordu, hafiflemiyordu. Sürekli kanamaya devam ediyordu. Ruh bir kere yara aldığında kolay kolay iyileşemiyordu. En beklenmedik anda yeniden gün yüzüne çıkıyordu.

İnsan hafızası acı hatıralarını direkt siler ve asla hatırlamazmış... Bu geceki tek dileğimdi. Her şeyi unutmak ve asla hatırlamamak istiyordum.

“Bir annenin çocuğuna diyebileceği en ağır laf olmalı sanırım bu kelime. Ne diyebilirim ki, Jk annesini nasıl affedecek meraklardayım.”

Instagram fenomenleriyle ilgili güncel haberleri paylaşan ünlü magazin sayfasındaki okuduğum bir yorumla göz yaşlarım tüm sessizliğiyle akmayı sürdürürken ona yanıt veren bir başka yoruma kaydı gözlerim. “Ben olsam affedemezdim gibi.” diyordu bir kişi yorumda. Yüreğim sızladı; çıkmaz, sapa sokaklara girdiğimin bilinciyle yüreğim öyle bir sızladı ki nefesim tekledi sanki. Ben nasıl affedecektim annemi? Söylediklerini, sarf ettiği ağır sözleri nasıl silecektim hafızamdan? En önemlisi tekrar bir araya gelmeye sıcak bakacak mıydı? Oğlunu her şeyiyle kabullenecek miydi?

Hiç sanmıyordum.

“Resmen benim canım acıdı. Jungkook'u düşünemiyorum zavallı tavşanım benim.”

Bu yorum üzerine gözlerimi mıhlanmışçasına sıkı sıkı bastırdım birbirine. Sevgililerim de dahil olmak üzere hepimiz suspus kesilmiştik, arabada çıt çıkmıyordu. Sessizlik, belirsizlik ve içimi komple saran yoğun karamsarlık hissi beni çileden çıkaracaktı adeta. Göz kapaklarımı geri araladığımda da yorumlar hızla üst üste kaymaya devam ediyordu. Henüz olay çok tazeydi ve taze olduğu için video ve fotoğraflar üst üste etkileşim alıyordu. Canımı yaktığını göz göre göre izlemeye devam edişime engel olamıyordum.

Ai ajuns la finalul capitolelor publicate.

⏰ Ultima actualizare: Mar 13 ⏰

Adaugă această povestire la Biblioteca ta pentru a primi notificări despre capitolele noi!

Kim Twins // vtaeggukUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum