XIII - Gerçeklerin Pas Tutmuş Yüzü

470 38 6
                                    

Babalar kızlarının ilk kahramanıdır. Olur da o kahraman kendisini kanıtlamazsa, kızını korumazsa o zaman kızları hep yarım kalır.❞

☾

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her sabah uyandığı gibi küçük kız bugünde gözlerini kabuslarla açmıştı. Kabus onun hayatının bir parçası olmuştu. Ne zaman gözlerini kapatsa türlü türlü kabuslar görüyor, nefes nefese gözlerini açıyordu. Kabuslardan kaçıyordu. Bilmiyordu kurtuluşun kaçmakta değil, yüzleşmekte olduğunu.

Yine kabusun onu boğduğu, nefessiz bıraktığı o günlerdendi. Küçük kız yatağında kıvranıyordu. Kabus gördüğü malumdu. Yine bağırışlarına ses veren biri yoktu. Sırt üstü yatağında yatan kız daha çok terliyor, daha çok ağlıyordu. Gerçekten ağladığını hissedebiliyor muydu? Biraz daha kıvrandı yatakta. Küçücük bedeni daha çok kısıldı. Kollarını kendini korur gibi sardı. Daha çok sıktı üstündeki yorganı. Toprak renkli saçları daha çok dağılmıştı yastığının üzerine. Kendisiyse kan ter içinde kabusla boğuşuyordu.

“Yapma,” dedi ağlamaklı sesle. “Alma onu benden, o giderse ben yok olurum.” Sesi titriyordu. Küçücük bedeni buz tutmuştu. Artık hareket etmiyor, sadece sıkı sıkı yorganına sarılıyordu. Kabusları onu ölüm gibi kapana kıstırmıştı. Ölüm bir defa acı veriyordu. Kabuslarsa ona yıllarca acı vermişti. Acı çektirmeye de devam ediyordu. Onu büyüten acı oluyordu. Kız bir daha derin derin nefes aldı.

“Yapma!” diye bağırarak sırtını yataktan ayırdı. Nefes nefese ter içinde kalmıştı. Nefesini düzene sokmak için kendini kodladı. Bu anları ilk defa yaşamıyordu. Artık alışmıştı ama korkularını yenemiyordu. Bu kabuslar yaşından daha büyüktü. Ona on beden büyüktü. Sakinleşemiyordu. Nefesini düzene sokamıyordu. Ne kadar elinden geldiğini yapsa da nefesi onun iradesinden uzağa kaçıyordu. Elinde değildi boğuluyordu. Bedeni titriyordu. Titremesi azalmıyor, daha çok üsteliyordu.

“Anne,” diye seslendi. Bu seslenmeden ziyade haykırıştı. Sesini annesine duyurmaya çalışıyordu. Yine sesini duyan olmamıştı. Ne zaman birine ihtiyacı olsa sesini duymuyorlardı. Onu hiç sarmıyorlardı. Yalnızdı. Hem de düşünülmeyecek kadar yalnız. Peki suçu neydi? Bu dünyaya göz açmak mı? Ellerini saçlarına geçirdi. Yerinde sallanmaya başladı. Yatakta oturmuş, ayaklarını uzatmıştı. Bir ireli bir geri sallanıyordu. Delirmişti. Kabuslar onun akıl sağlığını ele geçiriyordu. Hasta ediyordu. Zihnini kirletiyordu. Küçücük çocuğun zihnini şimdiden zehirliyordu.

Artık dayanamıyordu. Nefes alamıyordu, boğuluyordu. Elleri boğazına yılan gibi dolandı. Biraz kendine nefes alanı açmaya çalışıyordu.

Bir daha ağlamaklı sesi ile bağırdı. “Anne,” dedi zorluk çekerek. “Yardım et. Nefes alamıyorum.” Yardım elini uzatan yoktu. Olmayacaktı. O her zaman kendi başının çaresine bakacak olan o kızdı. O çukurdan kendi çıkacaktı. O düştüğü yerden kendi başına kalkacaktı.

Leyl ve Nehar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin