Avustralya / Melbourne
Eylül ayının 1. günü, 2017Bereber olduğumuz aylar boyunca Roseanne çiçekler arasında dolaştı. Bense rengin ve hareketin güzel dünyasından koparıldım.
Kendimi sevmeyi bırakalı çok olmuşken, ona göstermem gereken sevginin dozunu ayarlamayı da beceremedim.
Onu bir zaaftan öte takıntı haline getirmem sağlıklı olmasa da, içimin en derinlerinden gelen arzular sebep olmuştu buna.
Ömrü boyunca sahici sevgi görmemiş bir adama yabancı olduğu o sevgiyi verirseniz, ne yapacağını bilemez.
Kırar, döker, ağlatır, korkutur... Sevdiği kadına zindan eder hayatı.
Benim yaptığım da bu olmuştu, kollarımdan saniyelik olsa bile ayrılmayı istemeyecek kadar beni çok seven kızı, yüzümü görmemek isteyecek hâle getirmiştim.
Yaşamımın acı ve yakışıksız bir hâle geldiğini görmekten duyduğum hoşnutsuzluk; basit de görünse bu neden, her zaman her şeyi Roseanne'e feda etmeme yol açtı.
Bunun doğal sonucu olarak isteklerim, hâkim olma çabalarım, zorlamalarım giderek mantıksızlaştı.
En alçakça şeyleri istemekten çekinmedim, en kaba zevklerimi tatmin etmek beni utandırmadı.
Onun gözünde her zaman başkalarının yaşamını yönlendiren ve gerekirse uğruna hiç duraksamadan bu yaşamları sonlandıran biriydim artık.
Mütevazı ama serseri şekilde olurşturduğum o profil, yerini bir canavara bırakmıştı.
Can alan, eziyet eden, kalpsiz, duygusuz bir canavar.
Bunlar doğru olsa da bilmediği bir şey vardı ki; bu canavar onu çok seviyordu, onu çok başka seviyordu hatta.
Ömrü boyunca diğer insanlara gösterdiği toplam sevgiden katbekat fazla seviyordu.
"Daha fazla içme." diyerek önümdeki puro paketine elini uzatıp aldığında müdahale etmedim.
Elimdeki de bitmek üzereydi zaten, son bir nefes çekip ciğerlerimi bu zehirle doldurmak rahatlatmıştı beni.
"Bugünkü dördüncü paketin bu, böyle devam edersen birkaç yıla nefes alamayacaksın." Alayla gülmeden edemedim bu dediğine karşı.
"İşime gelir Polo." dediğimde sinirle döndü bana, sırıtıyordum.
"Saçmalama." diyerek sesine de yansıttı sinirini, böyle konuşmamı sevmiyordu.
"Şaka yapıyorum zaten, eğer ölmek istersem sikik bir puro yüzünden olmaz bu, çok daha güzel yollarla ölürüm." Ciddi miyim değil miyim anlamaya çalışıyordu.
"Umarım," diyerek bakışlarımı dalgınca odanın zeminine çevirdim. "Roseanne'in kollarında ölürüm."
Suratını dehşete bürüdü bir an, söylediğine sinirlenmiş olmalıydı.
YOU ARE READING
10's Sinners || rosékook
Non-FictionEllerine çiçek değil, silah yakışıyor Roseanne Park. Kalbindeki saf nefret bedenini usul usul ele geçirirken durma, haddini aş ve Tanrı ile aynı tahtta oturan biricik sevgilinin yanına yerleş. 010222 - for @jeonlxy 「written by eosselini」