5- Artık Hep Seninleyim.

37 7 3
                                    

Ellerim çok üşüyordu. Karadenize kış erken gelmişti ve ellerim değil, tüm vücudum soğuktan titriyordu. Sabah ki kasvetli hava, doluluktan şişen bulutlar sonunda içini dökebilmişti. Keşke ben de dökebilsem...

Mavi yağmurluğumun şapkasını örtmüş, ellerimi de yağmurluğun ceplerini sokup taşlı, boş yolda yürüyordum. Kulaklığımda çalan, son zamanlarda başa sarıp sarıp dinlediğim, Canozan - Kalbimden tenime...

Arkamdan birinin geldiğini hissettim ama umursamadım ya Öykü'dür, ya da...

Birden kendimi havada dönerken bulduğumda ağzımdan sesli bir çığlık çıktı. Bu sefer dönmüyordum ama hâlâ havadaydım ve Alparslan ile nefes nefese, burun buruna...

"Ne yapıyorsun be sen!" Hâlâ onun kollarının arasındaydım ve yüzümüzün arasında ki mesafe o kadar azdı ki, sıcak nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Ne yapıyormuşum, Efulim?" Ne demişti? Efulim mi demişti? Az önce soğuktan titreyen vücudum, onun bana olan yakınlığı ve dudaklarının arasından çıkan şeyler yüzünden cehennem sıcağıyla birebirdi...

"Alparslan, ben senin Efulimin miyim?" Titrek bir şekilde çıkan sesim yüzünden yutkunma gereği duydum. Kalbim çok sert çarpıyordu, sanki bir el kalbimin duvarlarını yumrukluyordu ve bu el çok güçlü bir eldi.

"Tabii ki de öylesin Asel'im, hep öyleydin, hep öyle kalacaksın." Bir eli yağmurluğumun şapkasını indirip saçlarımı okşadı. Gülümsedim, derin derin gülümsedim.

İşaret parmağım Alparslan'ın gözünün altına gitti neden bilmiyorum, istemsizce elim oraya gitti ve gözünün altında ki siyah küçük noktaya soğuktan kurumuş kırmızı dudaklarımı bastırdım. Alparslan gözünü kapatmıştı, dudaklarımı ordan çekmedim bir süre, dudaklarım gözünün altında ki benin üzerinde yuva yapmıştı kendine. Alparslan zaten benim yuvamdı, sığındığım tek limandı, her şeyimdi.

Dudaklarımı oradan ayırdım ve kulağına doğru eğilip içimi kemiren, içimde büyük bir dağ oluşturan o cümleyi söyledim.

"Sana aşığım."

2 kelime. Sadece iki kelime ama bu iki kelimenin ağırlığı kalbimde koca bir yük bırakıyordu. Kalbim bu yükün altında eziliyordu ve bu yükü benim kalbimden söküp atacak tek kişi Alparslandı. Sadece iki kelimeden oluşan bu cümlenin verdiği ağırlık gerçekten tarif edilemiyordu.

Gözlerinin içine baktım, şimdi yüz yüzeydik. Ellerim boynuna dolanmış, kalbim ise kalbinin olduğu yere denk geliyordu. Kalbimin yaptığı sert vuruşlar, onun kalbinde de etki ediyor muydu?

"Asel benim gitmem gerek," Ben ona aşkımı söylerken onun dediği şey buydu, gitmesi gerek. Beni kucağından indirdiğinde gözlerim dolmuştu. Elleri yüzümün iki yanını avuçlayıp, alnını alnıma bastırdı. Gözümden bir damla yaş yavaşca akıp dudaklarıma doğru süzülürken gözlerimi kapatmıştım.

"Gözden öpmek ayrılık getirir derlerdi, inanmazdım. İnanmalıymışım." Açmadım gözlerimi, açmak istemedim. Dudaklarımın üzerinde bir baskı hissettiğimde açmak zorunda kaldım ve gördüğüm şey beni daha çok ağlattı. Alparslan ağlıyordu.

Görmek istemedim, onu ağlarken görmek istemedim o yüzden gözlerimi kapattım. Alparslan benden ayrılmıştı, soğuk yerini tekrardan almıştı ve sert rüzgar ve yağmur beni içine çekmişti.

Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım.

Gördüğüm trajikomik rüya yüzünden, pardon kabus yüzünden akan göz yaşlarım yanaklarımı ıslatmıştı. Beni uykumdan uyandıran ise Fatih gerizekalısının dürtmeleriydi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 11, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

EFULİMWhere stories live. Discover now