3- Cennete Giden Yol

46 7 0
                                    

“ULA! ASEL GELMUŞ AÇ GAPİYİ ASEL!” Uykumdan sıçrayarak uyandığımda duyduğum bağırışla yüzümü yastığa gömüp çığlık attım. En küçüğümüz olan Fatih'in borazan gibi çıkan sesine kargalar bile dallarından ayrılırdı.

“YA NE VAR NEEE!!! UYUYORUM LAN, UYUYORUM APTAL, UYUYORUM GERİZEKALI!!!

Yataktan yorganıma sarılmış bir şekilde kalkıp kapıyı açmaya gittim. Günün ışıkları yeni yeni doğuyordu ve anladığım kadarıyla Fatih yayladan gelmişti. Hafta sonları dedeme yardım etmek için yayla da kalıyordu.

“Ne bağriysun ula, gören de sabahın köründe uyanduduğumi sanacak he!” Dediğinde yatağımın yanında duran konsolun üzerinde ki telefonumu açıp ekranı gözüne sokmak istercesine Fatih'e uzattım. Saat sabah 7 idi.

“SAATE BAK SAATE! SAAT KAÇ? SABAHIN YEDİSİ!” Tekrardan bağırdığımda karşımda sırıtmaya başladı. Boyu bayağı uzamıştı ve kollarını da iyice şişirmişti.

“Uyy nenem La ilahe illallah! Kizum sen İstanbullarda iyice alişmişsun öğlen vakti kalkmaya. Unuttun mi burasu Karadenuz, kuşluk vaktinde ayağa kalkacasun, yoksa adun çıkar vallaha he!” Gözlerimi devirdim, gözlerim batışıyordu gözlerim o kadar acıyordu ki kapıyı açık bırakıp onu umursamadan içeriye geçip yatağımın üzerine yüz üstü yattım, fakat Fatih bey benim huzurumun içine sıçmak istercesine bacağımdan tutup yataktan aşağı atmıştı.

“YA RAHAT BIRAK BENİ UYUYACAĞUM DA! ANA! ŞU OĞLUNU AL HA ŞURADAN VALLA KAFASUNİ KOPARACAĞUM YA!” Yerden kalkmadan anneme çağırdığımda saniyesinde kapının önünde belirmişti.

“Fatih! Yavrum rahat biraksana ablani. Kizum sen de kalkasun bak elaleme maskara edecesun bizi bu saatte uyulur mi?” Rizeye geldiğim güne sövme isteğimi, kafamı üst üste yere vurarak yok etmeye çalıştım ama olmadı.

“Rizeye geldiğim günün şafağını şey yapayım ben.” Ağzımın içinden homurdanırken Fatih kıçıma tekme atmıştı. Sinirle kalkıp ense köküne bir tane yapıştırdığımda öne doğru sendelemişti.

“Huzurumi bozmaya gelmuş bu ana ya!” Fatih, ağlamaklı bi ses çıkardığında suratımı büzüştüre büzüştüre onu taklit ettim.

“Kizum yapma öyle, ayiptur.” Yandam bir şekilde Fatih'e baktım suratımı büzüştürerek.

“Ha buna mi ayiptur? Ula bununla biri dış görünüşü yüzünden evlenmek istese, içini görünce beddualar tövbeler eder ana ne diysın?” Fatih üzerime atıldığında annemin yanına koştum direkt.

“Hee kesun öyledir bok kafali seni. Zaten terk edulen bendim değul mi?” Kaşlarımı çatarak annemi kenara itip üzerine atladım. Fatih yere düştüğünde ellerini saçlarıma atmıştı, saçlarımı çekiştirirken ben de onun saçlarına asılmış sağa sola çekiştiriyodum.

“Ula! AYRİLUN ULA NOLİY BURADA!” Murat abimin sesini duyduğumuzda ikimiz de kapıya dönmüştük. Murat abim üzeri çıplak, altında da siyah üzerinde benekler olan pijamasıyla üzerimize doğru adımladı ve tek kolunu belime sarıp fındık çuvalı atar gibi beni yatağımın üzerine doğru savurdu. Ağzımdan çığlık kaçtığında, Fatih'e yaptığını görünce çığlığım kahkahaya dönüşmüştü. Fatih'in sweatshirtünün şapkasından tutmuş havaya kaldırmıştı ve Fatih korkarak abisine bakıyordu.

“Derdun ne ula senin? Ne istiysın kızdan?” Fatih yutkunduğunda anneme yalvaran bakışlarla bakıyordu, annem ise omuz silkerek odadan çıkmıştı. Murat abimin sorusuna ben cevap verdiğimde Fatih ağlamaklı bir şekilde sızlanmaya başladı.

“Abi ha bu terbiyesiz bana sen evde kaldın, seni kimse almayacak, çirkinsin, keşke gelmeseydin dedi. Sonra da üzerime atladı saçlarımı yoldu.” Dudak bükerek konuştuğumda Fatih kahverengi gözlerini belertti. Murat abim kaşlarını havalandırıp 'öyle mi?' dercesine Fatih 'e baktı.

EFULİMWhere stories live. Discover now