4 - Eskisi gibi

26 6 0
                                    

İnsanın yüreğine bir öküz otururdu ve nefes almasını zorlaştırırdı. Benim de yüreğime bir öküz oturmuştu ve bu öküzün adı Alparslandı. Geldiğim günden beri sürekli dibimde biten kişi bu sefer oydu. Küçükken ben onun dibindeydim sürekli ama bu sefer o benim dibimdeydi ve yıllar bizim mesafelerimizi engelleyememişti.

Küçük Asel nasıl masumlukla ve heyecanla küçük Alparslan'ı seviyorsa, büyük Asel de aynı heyecan ve masumlukla, büyük Alparslanı seviyordu. O zamanlar Alparslan'ın benden hoşlanmadığından adım kadar eminsem şimdi o kadar da emin değildim. Birkaç saat öncesinde ben sinirden tüm Rizeyi yakmaya hazırken birden gelip tüm duygularımı altüst edecek şekilde konuşup, beynimi sikti ve tüm kalbimi yumuşattı.

Şimdi ise yay kadar gergin olan kahvaltı masasında oturuyorduk. Alparslan, kuzeniyle birlikte gelmişti ablamlar da onların arkasından gelmişler, Azra Asel zorluk çıkarttığı için birazcık geç kalmak zorunda kalmışlardı. Murat abim masanın diğer baş köşesinde, onun çaprazında Aysum abla, Aysum ablanın yanında Alparslan, Alparslan'ın yanında Fatih, Fatih'in yanında annem ve masanın diğer köşesinde kalan babam. Alparslanların karşısında da ablam ben ve korkut eniştem vardı. Ben tam Alparslan'ın karşısında oturduğum için bakışlarımız sürekli olarak kesişiyor ama gözlerini ilk kaçıran ben olmak yerine baktığı an tekmeyi alttan vuruyordum ve acıdan kızarıp bozaran Alparslan oluyordu. Tabii bunları da ağzında ki yemeği keyifle yiyen Fatih görüyordu...

“Eeee ablacığım, özlemiş misin buraları,” Fatih konuşurken gözleri tehlikeli bir şekilde gülerken bana bakıyordu sonra bakışları aynı tehlikeyle Alparslan'a döndü.

“Buradakileri...” Alparslan'ın ağzında ki yemek her sofra klasiği gibi yine boğazında kalınca Murat abim'in kısılan gözleri, Alparslan ve Fatih arasında mekik dokuyordu. Ulan Fatih şu yemekten sonra temiz dayağımı yiyecekti.

“Aysum hanımcığım ben vuramıyorum buradan, siz iki sille çakın şu garibana ölecek mazallah.” Murat abim normalde de İstanbul ağızı ile konuşuyordu fakat bu sefer bir imâ barındırıyor gibiydi çünkü benim Alparslan'dan gerçekten hoşlandığımı biliyordu fakat görmezden geliyordu. Canı sağ olsun sürekli de tehdit eden bakışları üzerimdeydi bir şey de diyemiyordum sonuçta bir yaş da olsa abimdi.

“Vurmak çözüm değil Murat beyciğim,” Aysum ablanın dudaklarında yapmacık bir gülümseme vardı ama yine de gözlerinin içi abime bakarken gülüyordu, bunu gören tek kişi de bendim çünkü benim de öyleydi. Ne kadar terslesem, azarlasam da bakışlarım beni ele veriyordu. Aysum ablanın da öyleydi. Bir eli Alparslan'ın sırtını okşarken, diğer eli de suya uzandı fakat abim ondan önce davranıp, bakışlarını Aysum abladan çekmeden su dolu bardağı Aysum ablaya verdi. Herkes zaten gergindi ve bu ikilinin arasında olan çekim iyice hepimizi geriyordu.

“Siz birbirinizden mi hoşlanıyorsunuz?” Ablam'ın sorduğu soru herkesi şoka sokmuştu. Özellikle de Murat abimi... Aysum ablanın çatalı dudaklarının arasında kalmış, Murat abim'in ise yüzü kıpkırmızı olmuş ve anlık sorulan soruyla çay bardağı üzerine dökülmüştü fakat bunu fark edemeyecek kadar şok olmuştu.

“Kim kime, dum duma...” Dedi, Fatih.

“Af buyurasun?” Dedi, Annem.

“Öhh lan!” Dedi, Korkut eniştem.

“Anne, nanaaa!” Diye mızmızlandı, Azra Asel.

“Ula!” Diye çıkıştı, Babam.

“Yok ebesinin...” Diyerek şaşkınlığını belirtti, Alparslan.

“Bence de çok yakışıyorsunuz!” Ortamın gerginliğini almak isterken iyice geren ben...

“YANMIŞIM LAN!” Murat abim arkasında ki sandalyeyi yere düşürecek derece de hızla ayağa fırladığında herkesin ağzından “Hiii!” Sesi çıktı. Telaşla öne atılan kişi Aysum abla oldu ve abimin kasıklarına doğru eliyle yelpaze yapıp üflemeye başladı. Yerinde kızgın boğa gibi tepinen abim, Aysum ablanın kendisinin de ne yaptığından haberi olmayan bu hâline şaşkınlıkla bakarken tüm vücudu donakalmıştı. Herkes şaşkınlıkla ikiliye bakarken, Fatih kıkırdayıp duruyordu. Aysum abla sonunda ne yaptığını fark ettiğinde eli havada dona kalmış, dudakları öne doğru büzüşmüş, alttan bakışlarını Murat abim'in yüzüne dikmiş sonra ise dudaklarını birbirine bastırarak hızla ayağa kalkıp sofrayı hiçbir şey demeden terk etmişti.

EFULİMWhere stories live. Discover now