10. Gurur (1/2)

1.6K 128 9
                                    

+30 oyda yeni bolumu aticam ♡♡♡

Boris'in yatağında bağdaş kurarak oturmuş, kucağıma da bir yastık koymuş ve öne eğilerek düşünüyordum. Boris'in beni sevdiğini hissedebiliyordum, ben de ona karşı bazı duygular beslemeye başlamıştım ama biraz fazla hızlı gidiyorduk.

Her şey çok hızlıydı. Henüz tanışalı çok olmamışken bu kadar şey yaşıyor olmamız saçmaydı.

En son yaşadığımız şeyden sonra Boris gülümseyerek bir kaç şey ile ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek mutfağın Amerikan tezgahına gitmiş çalışmaya başlamıştı.

Ben ise biraz orada oyalandıktan sonra Boris'in odasına gitmiştim. Telefonumdan kurtadamlar ile ilgili merak ettiklerimi araştırmıştım.

Ne sevdiklerini, mühürlerini, ne sevmediklerini, duygularını...

Ben bunları yazarken karşıma Boris ile yapılmış olan bir röportaj programına rastlamıştım. Video kısaydı, 16 dakika.

Gelen sorular soruluyor, Boris de kısa ve net olarak cevaplıyordu. Genel olarak aşk hayatı sorulmuştu. Herkes hayrandı ona.

"Mühürlünüzü buldunuz mu? Bu en çok gelen yorumlardan biri." Diyordu spiker.

"Hayır ama en kısa zamanda bulacağım ve bulduğumda da onu hayatımın merkezine koyacağım." Demişti Boris.

"Mühürlünüzü bulduğunuzdan nasıl emin olursunuz?"

"Kokusu... Kokusundan tanıyacağımdan eminim. Bilirsiniz, biz kurtlar zaten emin oluruz onu bulduğumuzda." Beni de kokumdan mı bulmuştu?

"Güçsüz bir kurt olsa bile onu sever misiniz?" Bu nasıl soruydu böyle? Diye geçirmeden edememiştim.

"Bu nasıl bir soru? Tabii ki severim. " kaşları çatılmıştı. "Ayrıca onun güvenliği için de onu kendim güçlendiririm ki, benim yanımda olduğu sürece zaten gücünü kullanmasına bile gerek yoktur." O kadar net söylemişti ki bunu, sesi hala kulaklarımdaydı.

.
.
.

Çok üstüne gidiyorsun.

Ne? Hayır.

Evet.

Hayır.

Evet.

Öyle mi?

Fazlasıyla.

Off

Onu tanıdığımdan beri çok değişmiştim. Utanıyordum, korkuyordum beni bırakmasından, uzaklaşmasından ve bir çok şey daha. Eskiye dönmem gerekiyordu.

Eğitimlerimi aksatmaya başlamıştım.

Düzelt.

Bence de.

Her şey bir yana, artık ondan kaçamazdım. Ona inanıyordum, seviyordu beni. Yani bence.

Öyle,

O DA SEVİYOO-O-O-OOR OOO-OO-O

Tanrım, sadece akıl fikir ve sabır istiyorum.

Ayıp ettin ha Tina.

Cidden mi? Yine mi Tina'ya döndük. Bana bunu demeyi bıraktığını sanıyordum.

Yanlış sanıyormuşsun.

Belli.

Yeter bu kadar, kaldır totonu da kocanın yanına git.

Koca mı? Yuh be.

Ay, Allah söyletti bak.

Gülümseyerek ayağa kalktım ve boy aynasının karşısına gittim. Evet, Eskiye dönecektim. Ben utangaç biri değildim, güçsüz asla değildim. Kendime bir çekidüzen verip yavaşça aşağı indim.

Etrafıma bakınarak geziyordum. Nerde bu adam be.

O sıra mutfağın kapısının yanına düşen gölgesini gördüm. Adımlarımı oraya yönetirken tedirginliğimi bir köşeye atmıştım bile.

Kapının yanında durduğumda Boris elindeki kalemi dosyanın üstüne koyarak başını hafif eğerek bana döndü. Yüzünde belli belirsiz küçücük bir tebessüm vardı.

"Ne yapıyorsun?" Diye bir soru yönelttim ona. "Krallıkla ilgili işler işte," sorumu nefesimi dışarı vererek cevaplamıştı.

Tek gözünü kırparak bana 'Ne oldu?' Bakışı attı. "Ne?" Kaşlarım hafifçe havalandı. "Söyle bakalım Prenses, ne oldu?" Dedi ve vücudunu tamamen bana döndürdü.

"Yanına gelmem için illa ki bir sebep mi olması gerekiyor?" Dedim bir kaç yavaş adım atarak. Dudağının kenarını kıvırdı, "Hayır tabii ki, sebebi olmadan gelebilecek tek kişisin Prenses. " Ama bana öyle deme, eridim ki.

Yanaklarıma ulaşan sıcaklıkla kızardıklarını fark etmem uzun sürmedi. Geriye doğru bir adım atıp gitmeye yelteniyordum ki, "Gel buraya." Diyen Boris'le olduğum yerde durup ona döndüm.

Yüzündeki cüretkar ifade utanmamı anında yok ederken içime de hırs kırıntılarını ekiyordu.

Buraya inmeden önce aklımda olan şeyi gerçekleştirecektim.

Yanına adımladığımda ayaklanıcakken onu durdurup üstüne ata oturur gibi yerleştim. Ellerimi bacaklarımın yanına konumlarken burnumu da burnuna yaklaştırdım.

Elleri anında belimi buldu. Beni kendine çekip yüzümüzü biraz daha yaklaştırdı. Her fırsatı kullanıyordu.

"Benim Prenses'ime bi cesaret mi gelmiş ne?" Dedi sırıtarak. "Hep öyleydim." Önüme gelen saçı arkama atarak. "Hmm," Gözleri dudaklarıma kayıyordu ama ben inatla onun gözlerine bakmaya devam ediyordum.

İçimde oluşan hareketlilikle büyük bir cesaret patlaması geçirip dudaklarımı onunkilere yasladım. Tek eli ensemi kavradı ve daha çok çekti beni.

Biraz ileri kayıp yerime daha çok yerleştiğimde sessizce inledi. Ellerim omuzlarına tırmandı ve ağırlığımın birazını onlara yönelttim. İçim cayır cayır yanıyordu.

Sonunda nefessiz kalıp dudaklarımızı ayırdığımda gözlerimi ilk bir kaç saniye kapalı tuttum. Anlı anlımdaydı, nefesi nefesimdeydi.

Gözlerimi açtığımda o zaten bana bakıyordu. Dudaklarıma son kez bakıp kısa bir öpücük kondurduktan sonra boynumun yolunu tuttu.

Boynumu yalıyor, ısıtıyor, emiyordu. Tenimi dişlerinin arasında çekiştirdiğinde içimdeki inlememi tutamadım.

Ensesindeki saçları çekiştiriyordum.

Onun elleri ise hala üstümde olan beyaz elbisemin eteklerini bulmuştu. Elleri tenimi yakarak ilerlediğinde heycandan çok hızlı atan kalbimi dizginleyemedim, sonunda kalçamın biraz altında durmuşlardı.

Etimi sıkıyor ve bırakıyordu. Okşuyordu.

İkimiz de bir yerden sonra kısık inlemelerimizi tutamamıştık.

----

Bölümü burada bitiriyorumm. Gurur başlığı altındaki ilk Bölüm sonu bu. Gurur'un 2. Sini de en yakın zamanda aticam.

Sizi bekletmemek için hemen attım kısa oldu biraz.

Mühür حيث تعيش القصص. اكتشف الآن