two.

13 4 4
                                    

Sabah, kapının hem zilinin hem de sabırsız yumruklar tarafından çalmasıyla gözlerini araladı muhteşem(!) bir güne daha Seungwan. Yerinden oturarak uyumaktan uyuşan ve kaskatı kesilen boynunu ovuştururken diğer eliyle de yerden destek alarak ayaklanıyordu.

Yere düşmemek için ekstra bir çaba sarf ederek duvara ve kapıya dokunuyor, nihayetinde dengesini kurabildiğinde yüzünün önüne gelen saçlarını üfleyerek kaçırmaya çalışıyor.

Esneyip uyku sersemliği ve dün geceki halinden sonra yanan gözlerini yarı açık yarı kapalı tutmaya çalışırken kırpıştırıyor ve daha fazla sabırsız olan kapıdaki kişiye kapıyı açtığından karşısındaki Seulgi ile kaşlarını çatarken arkadaşının sesi kulağına dolmuştu.

"Sonunda kapıyı açabildin!" Kapıyı sonuna kadar açıp içeriye giriyor. "Yüzünün bu hali ne? Kim ağlattı seni?"

Seulgi, arkadaşının yüzünü avuçlarken akan ve göz altlarına yapışmış, kurumuş ve kötü görüntü bırakan rimel lekelerinin üzerinde ellerini gezdirdi.

"Dün biraz tuhaftım sebepsiz."

Ona inanmayan gözlerle bakan Seulgi, hâlâ bir açıklama bekliyorken başını iki yana sallıyor. "Gerçekten! Kötü bir şey olsa bunu sen dün saniyesinde duymuştun."

Seulgi bu cevabı mantıklı bulduğuna dair birkaç ses çıkartırken evin içinde gözlerini gezdirmeye başlıyor. "Ben Eira'ya bakacağım, aç kalmıştır yavrucağım."

Başıyla oku onaylayıp dünden kalma ceketini çıkartarak askıya asarken en son hatırladığı anıları zihin süzgecinden birkaç saniyeliğine geçirip ardından boğazını temizliyor. "Geç sen içeri, ben üstümü değişip geliyorum."

Salonun istikametinin tam tersi bir yöndeki odasına girdiğinde ilk işi aynadan kendi yüzüne bakmak oluyor Seungwan' ın.

Sanki sabaha kadar ağlamış gibi şişmiş gözleri, akan rimelinin bulaşmış hali ve kırmızılaşmış gözleri ile ağzı açık kalmıştı.

Aynaya biraz daha bakarsa içine ruhani bir varlığın girdiğini bile iddia edebilirdi şu an. O derece yıpranmış ve bitkin görünüyordu. Allah'tan bugün pazardı ve izinliydi, yoksa bu halde sokağa çıkamazdı.

Aynaya nihayet bakmayı kesip rotasını bu sefer banyoya doğru oluşturup ilerlerledi, banyonun mermer tabanlarıa ayağını bastığında içinde bir ürperti ouşurken daha çok beklemeden çerisine girerek yüzünü iyice yıkadı.

Yıkadıkça daha çok yanan gözlerini ve altını iyice ovuşturdu, tek bir rimel akıntısı bile kalmamasına özen gösterdi. Yüzündekileri tamamen çıkarttığındaysa aynada biraz kendisine baktı, dağınan saçlarını ensesinde toplayarak banyodan çıktı.

Odasına geri dönebildiğinde, üstündekileri çıkartarak kirli sepetine gönderdi, sonrasında bir pijama ve bir tişört alarak giyindi.

Üstündekilerin düzgün olduğuna inanırken odasından çıkarak salona ilerledi. Zaten büyük değildi o kadar da evi, on on beş saniyede salondaydınız fakat Seungwan durdu, rotasını sağa kaydırıp dünden kalan kapının hemen önünde kaseti alıp öyle geçti.

Salonu Amerikan mutfak tarzıydı ve Seulgi mutfakta tahminince yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Kendisi biraz uzanabilmek adına koltuklara doğru gittiğinde ilk başta elindeki müzik çalarını sehpaya bıraktı ardından Eira' nın en sevdiği koltuktaki bir köşede kıvrılırken gördüğünde bakışlarını arkasınsaki tezgaha çevirdi. Yeni yıkanmış ve mutfak tezgahına indirilen marullarının da durduğu gözüne iliştiğinde yanına oturup onu kucağına aldı ve onu okşayıp birkaç öpücük bıraktığında bu tüm ağrılarının ve yorgunluğunun tamamen geçmesi sağlamış gibiydi.

i will always love you | sundyWhere stories live. Discover now