ÖZEL BÖLÜM "PARS ALAZ"

Começar do início
                                    

Kadın bunu rahatlıkla söyleyebilirdim ama onda en dikkat çekici özelliği yakışıklı yüzü değil her zaman hissiz, soğuk bakan mavi gözleriydi. Kadın çocuğun gözlerine her baktığında kendini bir karadeliğin içine çekiliyormuş gibi hissediyordu. Bir tek kızı söz konusuyken o karadeliğin içinde bir ışık peydah oluyordu.

“Biliyorum,” dedi çocuk soğuk bir tonda.

Bildiğini tahmin edebiliyordu. Çünkü kızı çocuğun aksine birilerine çok kolay güvenebiliyordu ve bu yüzden de en sevdiği şeyleri herkese paylaşmaktan çekinmezdi. Genç kadın yakınındaki herkes bunu bir zayıflık olarak görse de kadın için bu bir zayıflık değildi.

Herkese güvenmek cesur kalplerin yapabileceği bir şeydi ona göre. Çünkü bunun için korkusuz olmak gerekti ve bu yüzden kızıyla gurur duyuyordu.

“Nereden biliyorsun?” diye sorduğunda çocuk çoktan önündeki sebzeyi kesmeyi bitirmiş ve yeni bir tane almıştı.

“Hera söyledi.”

Genç kadın başını anlıyorum anlamında salladı. Neden bugün bir anda mutfağa geldiği ve onu dikkatli şekilde izlediğini yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Çünkü genellikle çocuk genç kadından kaçıp duruyordu. Bunu bilerek mi yaptığını yoksa sadece bir alışkanlık mı olduğunu bilmiyordu genç kadın ama içinden bir ses çocuğun çok kolay şeyler yaşamadığını söylüyordu.

“Genellikle bu saatlerde eğitimde olursun neden buradasın?” diye sordu genç kadın. Aslında cevabı biliyordu ama bunu yine de çocuğun ağzından duymak istiyordu.

“Şey,” dedi küçük çocuk çekingen bir tınıyla. “Bugün Hera bana bu yemeği yapacağınızı söyledi ve ben de öğrenebilirim diye düşündüm.”

Genç kadın omuzunun üzerinden çocuğa baktı. Her zaman ifadesiz olan yüzü şimdi kızarmıştı. Bu haliyle gerçekten çok tatlıydı. Kadın çocuğun yanaklarını sıkmamak için kendi içinde büyük bir savaş veriyordu. Çünkü bunu yaparsa çocuğun hoşuna gidip gitmeyeceğini kestiremiyordu.

“Neden bu yemeği yapmayı öğrenmek istedin?” Genç kadın çocuğu daha da sıkıştırıp başka nasıl ifadeler yapacağını görmek istiyordu.

Çocuğun yüzü sanki mümkünmüş gibi biraz daha kızardı ve ağzında birkaç kelime geveledi. Kadın ağzının içinde gevelediği cümleyi tam olarak duyamamıştı.

“Biraz daha sesli konuşur musun? Seni duyamıyorum da.”

Bir süre hiçbir şey söylemeden önündeki sebzeyle ilgilendi çocuk ama ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın sonunda söylemek zorunda kaldı.

“Çünkü bir gün geldiğinde bende Hera’ya en sevdiği yemeği yapmak istiyorum.”

Genç kadın duyduğu cümle karşında şaşırmamıştı. Çünkü çocuk bu eve adım attığı andan itibaren ne yapıyorsa hepsini Hera için yapıyordu. Bu genç kadını bazen korkutuyordu. Çünkü bu kadar bağlılık sonunda ayrılık getirirdi ama yine de kızını bu kadar seven biri olduğunu düşmek onu rahatlatıyordu. Genç kadın elindeki bıçağı tezgâhın üzerine bırakıp ellerini tezgâhın üzerine yasladı.

“Sana bildiğim bütün püf noktaları anlatacağım ama karşılığında bana bir söz vermelisin tamam mı?”

Çocuk büyük bir heyecanla kadına döndü.

“Tamam,” dedi çocuk kendinden emin bir ifadeyle. “Söz.”

Genç kadın oğlanın bu tavrı karşısında gülümsemişti.

“Ama daha ne istediğimi söylemedim ki? Önce dinleyip sonra söz vermelisin.”

Çocuk başını yere eğdi.

“Siz benim için çok fazla şey yaptınız, karşılığında benden ne isterseniz yapmaya hazırım.”

Genç kadın çocuğa baktı. Daha on iki yaşında olan bir çocuğun tıpkı bir yetişkin gibi konuşması onu her seferinde şaşırtıyordu. Hiçbir çocuk bu kadar erken büyümek zorunda bırakılmamalıydı. İşte bütün cabası bunun içindi genç kadının. Savaşıyordu çünkü çocuklar çocuk kalmalıydı. Savaşıyordu çünkü bu şehirde çocuk kalmak o kadarda kolay olmuyordu.

“O zaman başınıza ne gelirse gelsin ne yaşamış olursanız olun onu hep en sevdiği yemeği yapmayı öğrenmek isteyecek kadar sev olur mu?”

Genç kadın bir çocuğun omuzlarını yüklediği sorumluluk duygusunu bilmeden kurduğu cümle karşısında küçük çocuğun verdiği cevap kısa ve netti.

“Söz.”

***

HERKESİN EFENDİSİOnde histórias criam vida. Descubra agora