Wu, A'sından Z'sine tanındığını bilseydi huzursuz olabilirdi. Ancak hissetse de Mi Hee işinde iyiydi, kendisini bu konuda daima şüpheye düşündürecek kadar...
Kendisinin habersiz olduğu hareketleri çoğu zaman Mi Hee için anlamlıydı ve Wu bundan hiçbir zaman haberdar olamayacaktı...

Sebilin soğuk kısmından aldığı bir bardak ile -gözleri Suho'da- masasına döndüğünde çekmeceyi açmıştı genç iş adamı.
Yenilenmiş ilacı tabi ki de yerindeydi.
Tam anlamıyla 'Mükemmel Asistan'!

Gülümseme dudaklarına görülmeyecek kadar küçük bir mimikle oturmuştu.
Eksikliği fark ettiğindeyse şeffaf mimik yerini terk etmiş sorgulayan gözleri asistanı bulmuştu.
"Yarım paket?"
İlaçlardan bahsediyordu tabi ki!
Genç kız açıklamak için sözleri kullanmak yerine bakışlarını belirsizce gülerek indirdi.
"Akşam yemeğiniz için mekan ayırtıldı Bay Wu.
Ve Bay Suho...
Siz de geç kalmayın lütfen ve sağlığınıza dikkat edin." Son cümlenin görüntüsü tek kişiye olsa da hedefi ikisineydi.
Asistanın iki odak arasında dolanan gözlerinde Wu alacağını almıştı.

"Peki..."
Suho'nun sessizliği devam ederken Wu kendisine söylüyormuşçasına sessiz söylediğinde asistan yöneticisini ve genç patronu selamlayarak odadan ayrılmıştı.

Bundan sonraki zaman dilimi ikili için sahiden de oldukça zorlu geçen dünün devamı olacaktı!

"İki kadın bir araya geldiyse konu ciddi demektir." Wu sesinin desibelini düşürerek diğerine duyurdu sesini.
Sıkıntılıydı 'yeni patron'. Ceketi üzerinden çıkarıp buz mavisi basic t-shirt ile kalırken içinden geçeni halsizce söylüyordu.
"Yemeği kaçırabileceğim bir fırsat iyi olurdu."

"Bunun pek iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Suho."

"Bunu yapamayacağım. Beni anlaman gerek."

'Beni anlaman gerek.'
Doğruydu! Onu Yi Fan'dan başka anlayabilecek biri yoktu. Ortak kaderi paylaştığınız birinden daha iyi kim anlayabilirdi ki sizi!
Yi Fan onayladığını belli ederek gözlerini masasına indirdi.
Onu anlıyordu.

Suho için uzun zamandır açılmayan konuda, şimdi bir adım atması bekleniyordu.
"Onun yerine geçmem demek onu... Ö-öldürmem demek." Gözleri çoktan dolmuştu. "Bunu yapamayacağımı biliyorsun."

Bayan Kim, Suho için geçen zamanın yeterli olduğunu düşünüyordu. Ona göre; torununun, babasının yerini almasının zamanı gelmişti. Şirketin başında yaşlı bir kadın yerine genç bir delikanlı elbette ki işleri olumlu yönde etkileyecek bir unsurdu. Uzun zamandır ortaklık yapılan firmaların da içten içe beklediği adım da buydu.

Beş sene öncesinde...
Suho ehliyetini yeni almıştı ve yazlıklarına geçerken anne babasının olduğu arabanın şoförlüğünü yapmak için hevesliydi. Güzel bir plan için hareket eden Suho'nun kontrolündeki araç gün batımında bir anlık dikkat kaybı sonucu şarampole savruldu! Saniyeler aracın taklalarında dakikalara dönüşüyordu. Aldığı darbe sonucu savrulan kapının ardından bir beden de metrelerce uzağa sürüklendi. Her şey saniyeler içindeydi. Yavaşça solan gün ışığının yerini alevler aydınlatmaya başlamıştı bile...
Suho'nun acı içindeki çığlığı yaralarının el verdiğince kuvvetli çıkmıştı. Birkaç saat içinde ise iki kayıp ile bir gencin hayatı kendine zindan olacaktı!

Anne babasının yaşadıklarına sebep olduğu düşüncesini yıllardır içinden atamamıştı Suho. Ama büyük sır hayatını diğerlerinin zannettiğinden daha acılı bir sürece sürüklemişti. Suho babasını kazadan sonra bir süre daha hayalinde yaşatmıştı. Görüntüsü zihninden gün geçtikçe silindiğinde ise babası artık hafızasında 'kayıptı'!
Annesinin ölümünü kabullenen genç, olaydan sonra dahi görmeye devam ettiği babasını içinde öldürememişti.

Sırrın taşınamayacağı bir anda ise tek koruyucusu olarak Yi Fan'ı seçmişti Suho. Yi Fan sırrı biliyordu ve onu anlayabiliyordu.
Babasını çocukluğunda kaybeden bir adam daha vardı ve Suho koruyucusu olarak bu genci seçerek en doğru hareketi yapmıştı.

"Yüzleşemedin." Suho arkadaşına döndü. "Değil mi?"
Daha iyi anlaşılmaktı amacı. Kesinlikle Yi Fan onu anlayabilecek tek kişiydi. Ortak kader...

Yi Fan'ın mimiksizliği kendini koruyordu. Gözlerinin görülmesini engellemek amaçlı bakışlarını çevirip ayaklandı. Duvarı boydan kaplayan pencerelere yürüdü ellerini ceplerine saklayıp. Sakin adımlarla önünde durduğu boşlukta gözlerini yükseltti. Kalbinin atışını hafifçe hissediyordu.
Unutulmaya zorlanmış anılar yıllar sonra gözlerinde can bulurken Wu huzursuzdu. Bedenini ürperten rüzgar havalanma için bırakılan aralık pencereden Wu'nun bedenine çarptı.

"Öldürmeyeceksin Suho. O koltuğa geçerek onu yaşatacaksın." Kararlı sesi ile genç patrona döndü. Yüzüne hafif bir tebessüm misafir olmuştu.
"Bayan Kim haklı. Başa geçmen gerek. Başa geç ki babanı yaşat Suho." Pencereden çekilmeden önce tekrar gözleri boşluktaki bedene döndü. İlk günkü gibi canlıydı hafızasında!
Arkadaşının başını elleri arasına aldığını görerek omzuna elini koydu. Hafifçe sıktığında Suho'nun ağlamak için zamana ihtiyacı olduğunu biliyordu. Kısık sesle söyledi...
"Bunu yapabilirsin."

Odadan çıkarken gülüşü tamamen silinmiş gözleri kızarmıştı. 20'lerinin ortasında güçten taviz vermeyen bir iş adamıydı, 5 yaşının ruhunu emen karanlığını içinden atamayan!

Kendinin dahi habersiz olduğu ise...
Pusulası, ruhunun izleri olan adımların durağının yemek salonunun terası olacağıydı!

THE LOST PURITYWhere stories live. Discover now