7.Bölüm

159 24 0
                                    




Annesi oğluna bakarken düşünceliydi, daha önce böyle bir şey asla yapmamıştı Vedat. "Sen genç bir kızı kolundan tutup buraya getirdin, hem de senin odada uyudu."

"Evet, öyle yaptım. Uyuyor olmalı, uyandığında eve yeni gelmiş gibi davranırsanız onun açısından iyi olacak çünkü utanıyor."

"Efşan utanmayı biliyor ama sen bilmiyorsun oğlum. Sen onun evine gidebilirdin veya kendi evinde kalabilirdi. Buraya getirmenin başka bir nedeni var mı?"

Annesine üstten baktı, yüzlerce insana hükmedebilirdi ama annesine edemiyordu. Babasına dahi net bir tavır takınıyordu, annesine yan bile bakamıyordu. "Var, bana ve bu eve alışmasını istiyorum."

"O bunu istemiyor anlaşılan, zorluyorsan külahları değişiriz Vedat!"

"Zorlanıyorum anne, en azından senin dediğin gibi zorlamıyorum. Bana güveniyor yoksa burada bağlasan durmazdı."

"Bağlarsan dururdu, ben neden sana güvenemiyor, bağladığını düşünüyorum? Sen bu kıza tutuldun, onu anladım ama bu his nedir, nereye kadardır? Zaten zor bir hayat yaşamış şimdi sen de biber mi olmak istiyorsun?"

"Anne." İki elini havaya açıp, susmasını istedi. "Yapman gereken sadece bu sabahı kapatmak, yeni gelmiş gibi aktarırsan o da utanç duymaz."

Oğluna dik dik bakarak yanından geçti. "Bir saat sonra masada olursunuz. Ben evdekilere Efşan'ın kahvaltıya geldiğini, seninle konuşuyor olduğunu söylerim."

Annesinin atarına maruz kalsa da aldırmadan odasına yürüdü. Kapıyı yavaşça kapatıp, üst kata baktı, saat henüz dokuzdu. Bir saat sonra pazar kahvaltısı için kuzenleri de gelirdi. Odasının yarısını kaplayan asmakatın balkonuna baktı, kattın aşağıya bakan ahşap parmaklıkları vardı. Adımlarını ilk basamağa attı, ahşap basamakları bir bir aştı. Umuyordu ki çıplak olsun ama hiç sanmıyordu. Ayağı yumuşacık halıya değdiğinde geniş yatağında sere serpe uyuyan, siyah saçları yastığa dağılmış, üzerinde askılı siyah kıyafetiyle yatan kadına bakarken iç geçirdi. Beyaz teni gri çarşaflar arasında parlıyordu. Ona istediği gibi, arzuladığı kadar dokunacağı günün hayaliyle yaşıyordu. Vedat yıllardır onu bekliyordu, asla pes etmeden. Gül kokulu kadının odasını saran kokusunu içine çekerek yatağa yaklaştı. Yüzüstü yatan kadının sırtını izledi, dizini yatağa verip usulca yatağa uzandı. Uzun, gür saçlara dokunmak için elini uzattı, bir süre havada kalsa da iradesini kaybetti ve dokundu. Parmakları arasına alıp, okşadı. Yatağı gül kokuyordu, hayatı gül bahçesine dönmeye çok yakındı.

"Efşan." Seslendi ama elinde olsa burada günlerce uyumasını isterdi. Her gün daha farklı duygularla tanışıyordu, Efşan kalbinin kapılarını yumrukluyordu, her darbe bir kalp sektesine denkti.

Gözleri hızla açıldı, nerede olduğunu anımsayıp gevşedi. Yavaşça dönerken saçlarını geriye çektiğinde Vedat'ın parmaklarından kayan saçlarını gördü. "Günaydın ve burada ne arıyorsun?"

"Uyandırmaya geldim, saat dokuz."

"Vedat, yatağın çok rahatmış evime de almak istiyorum."

"Seni buraya alsak daha güzel olmaz mıydı?"

Efşan bedenini sarsan gülüşüyle yan dönerek, birleştirdiği ellerini yüzünün altına bıraktı. "Olmazdı."

Kadının yüzündeki gülümseme, dün gecenin unutulduğu hissini veriyordu. Dikkatle, uykusunu almış mavi gözlere, dinlenmiş cildine baktı. "Bu neşeni neye borçluyuz?"

"Çocukluktan kalma bir özellik, sabaları çok neşeli olurdum, ablamla yatağın içinde birbirimizi gıdaklar, kahkahalarla evi çınlatırdık. Annem kapıdan bakıp, güler geçerdi." Az önceki neşenin yerini dolu gözler, buruk bir gülümseme almıştı. Efşan nemli bakışlarını Vedat'ın mavi gözlerine dikmişti. "Ablamı çok özlüyorum, Vedat ama annemi andıkça içim acıyor."

Gül Sarmalı Where stories live. Discover now