"nereye ait olduğunu biliyorum"

143 16 94
                                    

Hanbin

Gözlerimi araladığımda burnuma dolan çilek kokusu ile gülümsemeden edemedim. Dün gece partide eğlendikten sonra ikimizde fena yorulmuştuk. Evlerin önünde ayrılacakken anlık cesaretle Hao'nun elini tutup 'benimle çıkar mısın?' demiştim. Gülümseyerek dudağımı öptü, yani bu kabul etmek oluyor değil mi?

Daha sonra beni evine davet etmişti, ben ise hiç reddetmeden hatta bir an bile düşünmeden kabul etmiştim. Onunla biraz sohbet etmiş daha sonra uyumak istemiştik. İşte o an beni yanında istediği için şuan buradaydım. Kollarımın arasında güzelliğim uyurken gözlerimi bir anlığına bile ondan çekmeden izliyordum. Nasıl bu kadar güzel bir insan olabilirdi ki aklım almıyordu bile. Ona sahip olduğum için çok şanslıydım. 

Bir kaç dakika sonra kendime gelmeye çalışıp kollarımın arasındaki kızıl çocuğu bırakmak zorunda kalmıştım. Ayaklanıp biraz uğraşın sonunda kendimi toparlayıp banyoyu bulmuştum. İşlerimi hallettikten sonra mutfağa yöneldim ve buzdolabını açarak ne var ne yok diye bakındım. Pankek yapabileceğim malzemeleri bulunca mutlulukla malzemeleri tezgaha çıkarmaya başladım. Sabah sabah sıcak ağır bir kahve oldukça iyi olur ve bizi kendimize getirirdi. Gülümseyerek pankeki hazırlamaya başladım.

Arkamdan belime dolanan ellerle kendimi peri masallarında gibi hissederken bu hissin tamamen gerçek olduğunu belimi okşayan Hao hatırlatmıştı. Şuana kadar sadece kitaplar ve dizilerde gördüğüm ve bu şey gerçekten aşk mıydı? Sonunda bunu başarmış mıydım? Yüzümdeki gülümseme asla düşmüyor aksine Hao'nun hareketleri ile kocaman oluyordu. Bütün pankekleri kızartıp tabağa aldıktan sonra sabahtan beri ilgimi çekmeye çalışan Hao'ya döndüm ve gülümsedim. 

Ona döndüğümde belimdeki ellerini çekmiş olması işime gelmişti şahsen. Bir elimi ince beline dolarken yavaşça üzerine yürüdüm. Ne yapacağımı anlamamış olacak ki hafif adımlarla geriye kaçıyordu. Ancak bu bir süre sonra masa ile son buldu. Masaya yasladığım çocuğun hafifçe üstüne eğilirken dudaklarımı açıkta olan boynuna bastırdım. Hafif öpücükler bırakan dudaklarımla sadece onu işaretlemek istediğim için birazcık daha sertleşerek boynuna izler bırakmaya başlamıştım. Dudaklarından kaçan iniltiler kulaklarımı süslerken kontrolü kaybettiğimi hissediyordum. Bir elimi tişörtünün altında çıplak beline değdirmiştim. Ellerimin soğukluğu altında irkilince gülümsemeden edememiştim. Omuzlarımdan beni hafifçe ittiğinde dudaklarım boynundan ayrılmıştı. Zaten boynundan ayrıldığım an ensemden çekerek dudaklarımızı birleştirdi.

Birbirimizi büyük bir arzu ile öperken elleri yaramaz bir şekilde vücudumda dolanıyordu. Kendimi durdurmak istemiyordum zaten Hao'yu azıcık tanıyorsam birazdan yettiğini söyleyecekti.

Öyle de oldu, bir kaç dakika öpüştükten sonra yavaşça dudaklarımdan ayrıldı. Kıpkırmızı olan ve hafifçe şişmiş dudaklarına bakarken eseriyle gurur duyan bir ressam gururu ile gülümsedim. "Pankekler, soğumasın" Hao'nun panikle kurduğu cümle ve benden kaçarak buz dolabına yönelmesi ile güldüm.

Yemeğimizi yedikten sonra koltuğa kendimi bırakmıştım. Ancak oturmamızla kalkmamız bir olmuştu, zilin çalmasıyla kapıya koşan Hao'nun arkasından kalkmıştım. Gelen misafirler(!!) yabancı değildi."Naber çifte kumrular hadi hazırlanın bekliyoz" Hao ile birbirimize bakıp reddedecekken Taerae lafa atladı "Sikerim belanızı hadi ya" Onu onaylarken Hao'nun odasına çıkmıştık. O bize kıyafet seçerken ben de arkadan beline sarılmış onla beraber bir o yana bir bu yana hareket ediyordum.

En son ikimize de güzel bir şeyler bulduğuna emin olduğunda geri çekilerek benim için seçtiklerini alıp giydim. Aynasının önünde bulduğum gözlüğü gözüme takarken bana gülmüştü. Hazırlanarak dışarı çıktık. Bugün bu 8 bebeğin beni çok yoracağına %200 emindim. Ricky, Yujin, Gunwook ve Jiwoong hyung neysede Matthew Taerae, Gyuvin ve Hao olduğu sürece.. pek zor olacaktı bu..

You Belong With Me-haobinWhere stories live. Discover now