"Hey senin böyle bir kızla ne işin var?"

127 15 35
                                    

Zhang Hao

Çoktan maç günü gelip çatmıştı. En son onların antrenmanlarına gittiğimden sonra adam akıllı hiç konuşamamıştık. Açıkçası onu fazlasıyla özlemeye başlamıştım.  Elimde olmadan her sabah kalktığımda gözüm onun camına gidiyordu. Yatağı her zaman boş, odası her zaman topluydu. Bir kaç gündür hiç odasını bırakın evine girdiğini bile görmemiştim. Son günler olduğu için belki de kendine zaman ayırıp daha çok çalışıyordu?

Kesinlikle bilmiyorum bilmek istediğim tek şey şuan nasıl olmasıydı. Maç günü aramızda bir konuşma geçemedi bile. Eve gitmek yerine Junhyeon'a gitmişti. Bu yüzden yolu tek başıma gelmiştim. Nedense içimden bir ses benden kaçmaya çalıştığını söylüyordu. Onu kaybedemezdim.

Dolabı açınca Seungeon'un hazırlattığı formaya uzanıp aldım. Üzerinde 21 numarası vardı ve altında 'Sung Hanbin' yazıyordu. İsmini görünce yüzüme oturan gülümsemeye engel olmamıştım. Mavi basketbolcu formasını giyip altıma ise siyah bir pantolon giymiştim. Normalde kesinlikle şort giyerdim ancak bugün akşam baya rüzgarlı olacak gibi duruyordu. 

Acaba yanına bir şey alır mı yoksa ben alsam mı diye düşünürken aklıma aslında onun için belki de bir komşudan başka bir şey olmadığım düşüncesi geçmişti. Yüzümdeki gülümseme kaybolurken derin bir nefes verdim ve pantolonumun cebine bir kaç eşyamı aldıktan sonra kulaklığımı takıp kaydettiğim şarkıyı açtım. Bu sıralar tek dinlediğim şarkı buydu. 

Kulağıma bir yeri bile kötü gelse hemen tekrar çekerek düzeltiyordum. Bir kaç yer kalmıştı onun dışında tamamen tamamlamış sayılırdım. Hanbin'e gerçekten dinletmek istiyordum ama henüz konuşamamıştık bile. Mutfaktan atıştırmak için aldığım çilekli pockyi elime almış ve paketini açarak evden çıkmıştım. 

Bir yandan yerken diğer yandan ise otobüs durağına gidiyordum. Durağa geldiğimde bir beş dakika sonra otobüs gelmişti. Saha beklediğimden daha uzak bir yerdeydi. Ama sonuçta final maçıydı ve bu okullar arasındaki birinciliği belirleyecekti. Muhtemelen oldukça kalabalık olacaktı. 

Sahanın önüne geldiğimde ellerinde pankartla bekleyen bir sürü kız vardı. Genel olarak herkes kızdı zaten. Kapının önünde destek için pankart, afiş ve fotoğraflar satan biri vardı. Gözümle masayı süzerken bir şey alıp almamak arasında kalmıştım. "Hanbin oppa çok karizmatik! Sırf onun için annemlerle kavga ettim bugün.. umarım bir fotoğrafını çekebilirim yakından" Arkamda olan kıza hafif bir bakış atıp içeriye ilerledim. 

Etrafın karışıklığı karşısında kaşlarım çatılırken nerden gideceğimi düşünüyordum. Beyazımsı saçlı, saçlarının uçları siyah olan uzun biri karşımda belirdiğinde gözlerim onun gözlerini buldu. Gerçekten karizmatik bir çocuktu. "Umarım bu güzellik bizim için gelmiştir" dedi ve şirince gülümsedi. Gülerek omuzlarımı silktim. "Oyunculardan mısın?" kafasını sallayarak arkasını dönüp hırkasını çıkardı. 

Arkasındaki numarayı ve yazıyı içimden okudum. '10, Nishimura Riki' kaşlarım ismiyle çatılırken gözlerimi hafifçe kısmıştım. "Yabancı mısın?" kafasını sallayarak hırkasını tekrar giyip bana doğru döndü. "Japonum, sen de hiç buralı gibi değilsin?" gülerek karşılık verdim. "Çinliyim" Gülerek omuzumdan tutarak beni ilerletmeye başlamıştı.

Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir bilgim yoktu ama bu yakışıklı çocuğa izin vermiştim. Beni sahanın girişine getirdiğinde gülümseyip ona döndüm ve önünde saygı ile eğildim. "Teşekkür ederim" gülümseyerek omuzumu patpatladı. "Her ne kadar benim için gelmemiş olsan da, seninle tanışmak isterim" kafamı sallayarak ona onay verdim. "Tabi tanışalım, ben Zhang Hao" gözlerimi üstümde dolaştıktan sonra "Memnun oldum, ben de Niki" dedi. İsmi Riki ama neden Niki'yi kullanıyordu ki?

"Hao! Sonunda gelebildin bir an geç kalacaksın sa- bu kim be?" Taerae ve Yujinin sesleri ile ona dönerken Niki gülerek yanımızdan uzaklaşmıştı. "Az önce tanıştım adı Niki'ymiş. Havalı çocuk" gülerek söylediğim şeyle Yujin omuzumu dürtmüş ve yan tarafı işaret ettiğinde o tarafa dönmüştüm.

Bomboştu.

Dalga geçtiğini düşünerek gülüp ona döndüm "Ne var orda?" derin bir nefes verip başını okşadı Taerae. "Hanbin sizi izliyordu" dediği şeyle şaşırmadan edememiştim, madem beni görmüştü neden gelmemişti yanıma? "Normal bir şekilde izlemiyordu hyung çok sinirli görünüyordu.." dediği şey istemsizce beni korkutmuştu. Maçta umarım ters bir hareket yapmaz diyerek tribüne çıktık. Önlerde oturan Wumuti hyungların yanına kurulurken etrafa bakındım. Muhtemelen çoğu bizim okuldandı. Ama arkamda oturan kız gerçekten çok tanıdıktı. Düşünmeden önüme dönerken sahada olan ponpon kızlar takımına baktım.

Minjeong orda ve gayet mutluydu. Ayrıldıklarına emin olmamıştım, neden bu kadar mutluydu? Bir kaç dakika sonra bizim taraf sahaya girerken Minjeong Hanbine öpücük attığında Hanbin sadece gülüp önüne dönmüştü. Gerçekten ayrılmışlar mıydı? Hiç inandırıcı değildi.

"Hani bunlar ayrılmıştı?" Yujin'in merakla sorduğu şeyle omuzlarımı silkmiştim. "Ayrıldıklarına eminim" dedi Taerae kendinden emin bir şekilde. "Ayrılsa bile abimin ilişkisi neden sizi bu kadar ilgilendiriyor?" Arkamızdaki kızdan gelene sesle sıçramıştım. Areum muydu yani bu? Önünde yavaşça eğilip özür diledikten sonra önüme döndüm. Gözünün bizim üzerimizde olduğu çok belliydi.

Sahaya yerleşen takımla derin bir nefes aldım, gereksizdi ama aşırı gerilmiştim. Fizik gücü olarak şanslıydık. Takım Hanbin, Yunseo, Junghyun, Junhyeon ve Gunwook'tan oluşuyordu. Açıkcası hem bu kadar iyi oynayıp hemde çirkef olup Jeonghyeon ve Gyuvin'in nasıl takımda olmadığını sorgularken kolundaki alçı ile tribüne doğru gelen Gyuvin ve yüzündeki morluklarla arkasından onu takip eden Jeonghyeon ile kaşlarım çatılmıştı. Bu hal neydi böyle?

Arkamıza gelip Areum'un yanına oturduklarında herkesin gözleri onlardaydı. Gyuvin uzanıp Yujin'in saçlarını karıştırırken Jeonghyeon ise omuzuma dokunup onlara dönmemi sağlamıştı. "Hyung yanlış anlamazsan bir şey sorucam ya.." Jeonghyeon'dan beklemediğim cümle ile onu dinlediğimi belli ettim. "Hanbin hyung çok sinirli, en azından ona görünüp sakinleştirebilir misin? Yoksa karşı takım için ambulans gerekecek" Taerae Jeonghyeon'a abarttığını söyleyerek onu reddederken ben ise işe karışmayıp sadece onun dediğini yapmıştım.

Ancak maç başladığında ne kadar haklı olduğunu anlamıştık. Hanbin sert ataklar yapıyordu. Onları arkasına alıyor ve bilerek kırmızı kart yemeyeceği şekilde tökezlemelerini sağlıyordu. Bunu özellikle de Niki'ye yapıyordu. Hanbin'i durdurmazsam gerçekten ambulansa ihtiyacımız olacaktı..

bu bolumde bitti sukur elimde 3 taslak var suan bunun dısında 4 bolum sonra balo🎊😜💅💅optum sizi muwah

You Belong With Me-haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin