"bir park bankında gülüyoruz, kendi kendime düşünüyorum"

136 19 36
                                    

Hanbin

Bir parkta Hao ile karşı karşıya otururken kafam oldukça karışıktı. Bana neden çinden geldiğini ve ailesinin genelde evde olmadığını anlatıyordu. Anlatırken yaptığı hareketler ve kullandığı mimikler o kadar şirindi ki anlattığı şeye odaklanamıyordum bile. Bir süre hızlıca konuşmaya çalışırken nefessiz kalınca durup derin bir nefes alarak bana dönmüştü. Gözlerimiz kesişirken kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Tanrı aşkına Minjeong'a aşık olduğumu düşünürken bile bu hisleri hiç yaşamamıştım ben, bunların sadece kitap ve dizilerin saçmalığı olduğunu düşünüyordum. 

Minjeong'u sadece merak ediyordum, kıskanmazdım onun aksine. Çok yapışmaz ya da bir gün giderse diye hiç korkmazdım. Çok konuşmazdık bile okul dışında. Bizim ilişkimiz benim param sayesinde ayaktaydı. Zengindim, arabam vardı ve yakışıklıydım. Minjeong'un istediği 3 şeye de sahip olduğum için yanımdaydı. Bir sorun olduğunda ona anlatamazdım anlatsam bile olayı ne yapar eder kendine çevirirdi.

"Normalde çok konuşmazdım aslında ya.." Hao'nun utangaç sözleri ile gülerek omuzlarımı silktim. Sen karşımda böyle tatlı bir şekilde bana dünyaları sunarken nasıl seni bölebilirim ki? 

"Sorun değil dinlemek güzel oluyor" dediklerimle hafifçe yanaklarını şişiren Hao bana doğru döndü. İstemsizce sürekli onun bana ait olduğunu düşünüyordum, bunun hayalini kurmaktan nerdeyse kafayı sıyırtacaktım. Elini sıkıca tutmak istiyordum ancak bunu yapmam onun kafasını karıştırırdı. Bunu ona yapamazdım, iki kişi ile gönül eğlendiriyor gibi görünürdüm. Bana olan güvenini kaybedemezdim.

"Çok merak ediyorum hem akademik hem de sosyal hayatını nasıl yürütüyorsun? Aynı anda yapıyorsun ve bu mucize gibi bir şey" Herkesin bana sorduğu klasik bir soruydu bu. "Ben az ama verimli çalışıyorum dersleri, yani sizin gibi detaylara değil de sadece hocaların baskı yaptığı şeylere bakınıyorum bir kaç tane de test çözünce bitiyor. Bu en fazla 2 saatimi alıyor onun dışında full dışarıda oluyorum zaten. Bazen bizimkiler parti veriyor onlara gidiyorum okulda da kaptan olduğum için turnuvalar hakkında sınıflara uğradığımdan tanıyorum. Hafızam çok kuvvetli yani böyle oluyor." 

Her gülümsediğimde Hao'nun bakışları daha da yumuşuyordu. Kendisini o da kaptırıyordu ama bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydık. Jiwoonglarla konuşup en kısa zamanda Minjeong'dan ayrılmam lazımdı. "Sosyalleşmek istersen benimle takılman yeterli!" söylediğim şeyle Hao utanarak gözlerini kaçırmış ve kafasını hafifçe iki yana sallamıştı. "Kendi halinde takılan bir i olarak gayet rahatım.. çok kişiye ihtiyacım yok merak etme" dediği şeyi onaylarcasına gülümseyip elini tuttum. Aniden elini tutmamı beklemiyor olacak ki öylece kalmıştı, bir ellerimize bir de bana bakıyordu. Seni böyle bir durumda bıraktığım için kendimden nefret ediyorum Hao. Ne kadar belli etmese bile Minjeong'un ismi bile onu rahatsız ediyordu.

"Yakınlarda bir market var bir şeyler alalım mı?" sorduğum soruyu sadece kafası ile onaylayıp elini elimden çekti. Tamamen boşluğa düşmüşken gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim ve ayağa kalkan çocuğun arkasından ayağa kalktım. Yan yana yürüyorduk ama çok uzaktık. Belliydi bu, canımı oldukça yakıyordu. Markete girdiğimizde marketin kliması sayesinde ferahlarken derin bir nefes verdim. Hao'yu buraya getirme fikri nerden gelmişti hiçbir fikrim yoktu ama yine de bir şeyler içebilirdik. Buzlu bardakların olduğu dolaba ilerleyip kendine bir bardak aldı ve dönüp bana baktı. O kadar güzel biriydi ki onu görmek istemsizce içimi kıpır kıpır yapıyordu.

"Sana da alıyorum" dediğini kafamla onayladığımda bana da bir bardak alıp içeceklere bakınmaya başlamıştı. "Americano kalmamış sanırım latte alıyorum ben sen ne istersin?" Bana dönmeden sorduğu soruyla biraz düşündükten sonra cevap verdim. "Sen ne içiyorsan ondan al bana da" Kafasını sallayıp eline almaya çalıştığı içecekler sığmadığı için uzanıp ben almıştım. Kasaya ilerlerken hangimiz ödemeli diye düşünüyordum. "Ben ödeyeyim bu seferlik" dediğim şeyle önce durup sonra kasaya bıraktığı buzlu bardaklarla omuzunu silkti.

You Belong With Me-haobinWhere stories live. Discover now