𝑩𝒐𝒈𝒖𝒍𝒎𝒂

75 9 17
                                    

Piknik günü...

Gri bir şort giydim. Üstüme düz beyaz tişört. Hummerjack spor ayakkabılarım ve bir kulağıma küpe. Bileğime arkadaş grubumuzun (Jimin, Yoongi ve Jeongguk) bilekliğini takım ve okula gittim. Okula vardığım gibi servise bindim ve Jimin ile Yoongi arkamdan geldi dörtlüyü kaptık. 3 kişiyiz ama arka dörtlüde oturmamızın nedeni Yoongi uyurken 2 kişilik yer kaplıyor olması. Ayaklarını bir yerlere uzatıyor falan yani.

Piknik alanına geldiğimizde deniz olduğunu gördüm. Biraz korkmuştum. Aklıma annem geliyordu ve onu kurtarmaya tenezzül etmeyen babam...

Etrafıma bakındım ve başka bir servisten inen bizimle aynı okula giden öğrenciler gördüm. Onlara bakarken görüş açıma Jungmin ve arkadaşları girdi... Onlar benim zorbalarımdı. Onlar hayatımı mahvediyordu her geçen gün... Annem olmadığı için bile zorbalık yaptılar...

Yemek yiyecektik ancak benim midem küçüktü. Sınıftaki çoğu kişi benim belimin olmadığını söylerdi. Midem küçük olduğu için az yemek yedim. Ardından bizim sınıftaki kızlar voleybol oynamaya başladı.

Erkekler ise futbol oynuyordu. Ben ise oturuyordum. Yanıma Bay Kim gelmişti.

"Neden oynamıyorsun?"

"Ahh... Ben pek sevmiyorum."

"Anladım..."

"Bay Kim. Size bir şey sorabilir miyim?"

"Evet, tabikii."

"Başka sınıf geldi mi?"

"Evet başka bir 12. Sınıf daha geldi."

"Anladım."

Bir anda arkamdan bağırma sesleri geldi.

"Hey! Jeon! Bir gel bakalım!"

Korkmuştum. Çünkü bu sesler Jungmin'e aitti... Ne yapacağımı bilemedim. İstemsizce titremeye başlamıştım.

"Jeongguk? İyi misin?" diye sordu endişeli sesiyle Bay Kim.

"E- evet."

Kalktım ve Jungmin'in yanına gittim. Sinirli gibiydi... Işte bu kötüydü.

"Yüzme biliyormusun Jeon?" diye sordu Jumgmin.

"H- hayır..."

"O zaman öğrenmelisin."

"N- neden böyle diyorsu-" sözümü bitirmeye fırsat kalmadan beni denize ittirdi.

İşte şimdi temiz sıçtım...

Ben yüzme bilmiyordum ve denizden korkardım.

Şu an ise tam olarak korkumun içinde, ölümün eşiğindeyim...

Ne yapmam gerekiyor bilmiyordum ve debelenmeye başladım. Battıkça batıyordum. Nefes alamıyordum...

Nefes alamıyorum...
Nefes...
Boğuluyorum...
Kimse beni görmüyor mu?

Boğuluyodum. Ancak kimse yoktu... Ben ve sonsuz mavilik dışında...

Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Artık dayanamıyordum ve karanlığın gözlerimi ele geçirmesine izin verecektim. Ancak ben hâlâ debelenip duruyordum. Belki kurtulurum diye... Ancak ile yaramıyordu...

Ta ki... Birinin suya dalıp beni belimden tutup yukarı çekene kadar.
Bay Kim...
Debelenmeyi bıraktım. Ve kendimi serbest bıraktım...
Yüzeye çıkınca başımı Bay Kim'in boynuna yasladım. Beni kucağına almıştı. Eğer gelip kurtarmadaydı sonum annem ile aynı olacaktı...

Üstümün ıslak olmasını umursamıyordu. Gerçi kenidisi de ıslaktı. Piknik alanından biraz uzaklaştık ve beni bir banka oturttu. Ağladığımın farkına oturduğumda vardım.

"Jeongguk. İyi misin?"

Cevap vermemiştim. Ağlamaya devam ediyordum. Bana sarıldı.

"Gitmek istermisin?"

Şaşırmıştım ve bunu gizleyememiştim.

"Ne?" diye sordum.

"Gitmek istermisin? Burada daha fazla kalabileceğini sanmıyorum. Ben diğer sınıfın öğretmenine söylerim bizimkilere göz kulak olurlar. Gerçi zaten 12. Sınıf olmuşsunuz ilkokul çocuğu değilsiniz ama güvenliğiniz söz konusu. Neyse. Kısaca şunu söylüyorum: Daha fazla kalacak durumda değilsen götürebilirim seni. Hem bana ne olduğunu anlatırsın. Nasıl fikir?"

Öncesinde saçma gelmişti ama şu an birine bir şeyler anlatmaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden kabul ettim.

"O- olur... Çok iyi olur..."

Drawing / TaekookWhere stories live. Discover now