4.

148 19 20
                                    

Geleli yaklaşık iki ay olmuştu artık. Herkesi tanıyordum, Daryl ile aram düzelmişti. Ve sonunda Carol keşifci olabileceğimi öğrenmek için beni sınav yapacaktı. Şu an gece yarısı, sınav yarın. Geçeceğim konusunda kendime güvenim tam.

Kendimi biraz da olsa rahatlatmak için salona, şöminenin karşısındaki kanepeye doğru yürüdüm. Kanepenin diğer ucunda oturan Daryl'a nazikçe gülümseyip ben de kanepenin diğer ucuna sokuldum. Bir süre sessiz kalıp ateşi izledik.

"Yarınki sınav için endişeli misin?"

"Hayır. Fakat Carol'un hâlâ sınavın ne olduğunu söylememesi sinirimi bozuyor."

Daryl alaycı bakışlarla bana sırıttı.

"Cidden bilmiyor musun?"

"Hayır?"

Sessizce kıkırdadı.

"Yarın ben duvarların dışına çıktığımda sen de bana katılacaksın. Sınavdaki başarın beni memnun etmene bağlı."

Esnedi. "Memnun etmene" deyişi istemsizce yanlış anlaşılıyordu.

İstemsizce sırıttım. Neye sırıttığımı anladığında yüzü hafifçe kızarıp kaşlarını çattı.

"Aptal. Neyi kastettiğimi biliyorsun."

Gözlerimi devirip iç geçirdim.

"Kelimelerini düzgün seç sen de."

Bir süre sessizce birbirimizi izledik.

"Spencer ile aranız nasıl?"

"Ne?"

Sorduğu sorunun tuhaflığına değinmeme bile gerek yoktu.

"Spencer ile aranız nasıl diyorum."

"Niye ki?"

Yüzü donuktu.

"Hiç, aklıma geldi."

Kıskanıyor muydu yoksa benim hayal dünyam mıydı? Niye kıskansın ki? Yoksa benden hoşlanıyor mu? Yok canım...

"Oh, peki. Ara sıra konuşuyoruz o kadar."

Bir süre sessizlik oldu. Uzun koyu saçlarının arasından mavi bakışlarıyla beni deliyordu.

"Ben yatayım artık, Köpek de yorgun. İyi geceler, Daryl."

"İyi geceler."

~~~~~~~~~~~~~~~~

Gün aydınlanmadan çoktan Köpek ile ben hazır bir şekilde verandada bekliyorduk.

Dün gece yatağımda epey bi' Daryl'ı düşündüm, ona karşı diğerlerine hissetmediğim bir şeyi hissediyordum.
Fakat bu aşk mı yoksa nefret mi bilmiyorum. Bu kadar iki zıt duygunun arasında kalmam tuhaf hissettiriyor.

Yine de şimdilik bunu herhangi bir şekilde belli etmeye niyetim yok.

Ben tüm bunları düşünürken Daryl'ın hırıltılı sesleri verandadan duyulmaya başladı. Arbaletini arıyordu.

"Yardım ister misin?"

İçeriye doğru kısık sesle seslendim, seslendiğim an bi tak sesi geldi.

"Sağ ol, bulundu bile."

Bunu dedikten birkaç saniye sonra verandaya büyük postacı çantasıyla Daryl girdi. Çantasından sincap kuyruğu sarkıyordu. İstemsizce kıkırdadım.

"Hadi, batıya doğru ilerlicez. Tamam mı?"

"Rick oralarda sayılarını bilmediğimiz bir grubun olduğunu söylemişti."

"Evet, söyledi. Biz de hem onları temizleyeceğiz hem de mühimmatlarını alacağız. İtirazın varsa burada kalıp Carol ile kurabiye yapabilirsin."

"Karşı çıkmadım ki."

Köpek ile beraber Daryl'ın önünden hızlıca verandadan inip yüzümü Daryl'a döndüm.

"Geliyor musun?"

Gülümsememi hafif bir sırıtışla karşıladı ve önüme geçip yola koyuldu. Köpek ile ben onu takip ediyorduk.

Dış duvar kapılarına geldiğimizde Maggie ile karşılaştık. Maggie ile epey yakındık, ikimizin de ailesinden kimsesi kalmamıştı.

"Merhaba Ray! Sınav vakti mi?"

Elimi merhaba anlamında sallayıp kıkırdadım.

"Hey Maggie, nöbet sende mi? Hershel'a kim bakıyor?"

"Glenn bugün evde."

Maggie, Daryl ile konuşurken bana bakıp sırıtıp duruyordu.

Daryl Maggie'nin sırıtmalarını fark edince bana şaşkınca bakıp azıcık kızardı, anlamamazlıktan geldim.

"Hadi Ray, gitmemiz gerek. Yakında görüşürüz Maggie."

Vedalaşıp yola koyulduk. Uzun süredir birkaç zombi öldürmek dışında sadece yürüyorduk. Planımız geceyi terk edilmiş kulübede geçirip, sabahleyin eski bir konserve fabrikasına gidecektik.
Hava çok soğuktu, her an kar yağacak gibiydi. Daryl aniden sohbet başlattı.

"Alışabildin mi Alexandria'nın insanlarına?"

"Yani, evet. Ama sen ve Carol'dan başka biriyle çok da konuşmadım."

"Spencer."

"Ne?"

Konuyu Spencer'a getirişinin ikinci kez yaşanmasıydı.

"Spencer dedim. İyi anlaşıyorsunuz. Değil mi?"

"Sayılır. Neden sordun?"

"Hiç."

Sevecen konuşmaya çalışıyordu ama yüzü hiç öyle değildi. Her an beni dövmeye başlayabilecekmiş gibi hissediyordum. Boğazımı temizledim.

"Ihm. Her neyse, kulübeye ulaşmamıza az kaldı."

Köpek aniden telaşlanmaya başladı. Bize bir şey göstermeye çalışıyordu. Daryl köpeğin göstermeye çalıştığı yere baktı ve aniden bileğimden tutup hızlıca koşmaya başladı.

"Arkamızda en az 200 kişilik bir sürü var. Koş!"

Bileğimi Daryl'dan kurtarıp arkama bakmadan koşmaya başladım. Yaklaşık yarım saat sonra hedefimiz olan kulübeden bin kat daha küçük, minik bir nöbetçi kulübesine sıkış sıkış gizlendik.
Üç adımlık kulübede Köpek boylu boyunca kucağıma yatmış, ben bir köşeye sıkışmış, Daryl ise kapı ızgarasından sessizce gözetleyerek sürünün bizi fark etmeden geçmesini bekliyordu.

"Daryl, bir gelişme var mı? İki saat oldu, hava karardı. Kulübeye varmamız gerek. Burada uyuyamayız."

"Siktir... Sen kulübeyi unut. Bu gece buradayız. İki saattir tüm sürü kıçımızın dibinde salaklanıyor. Sabah gizlice sızmanın bi yolunu buluruz."

Ofladım ve kafamı kaşıdım. Fısıldamamıza rağmen Köpek bir gözünü açmış şapşalca bana bakıyordu.

"Peki o zaman. Madem bu gece buradayız gel yanıma otur. Fırsat bulmuşken dinlenmelisin."

Bunu dememi bekliyormuşçasına hemen oturdu. Bi süre sessizce oturduk. Ardından Daryl kıpırdanmaya başladı, üstünü çıkarıp üstsüz kaldı.

"Napıyorsun?"

"Çok sıcakladım."

Tam abartma diyecekken gözüm fiziğine takıldı. Oldukça erkeksi ve hoştu. İzlediğimi anlayıp ne var anlamında tek kaşını kaldırdı.

"Bir an bir ısırık gördüm sandım da..."

Tam anlamıyla dip dibeydik. Daryl'ın elleri bacağıma hafifçe sürtüyordu mecburen. Aniden yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı...

Kıyamete Rağmen (Daryl Dixon X Reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin