YİRMİ SEKİZ

5.7K 407 610
                                    


Selam! Bölüm gecikti farkıdayım ama yorum sayısı çok az olduğu için bölümü atmak istemedim. Bol yorum geldikçe bölümleri atacağım. Bu kitabım hariç yeni başlamış olduğum kitaplara da sizleri bekliyorum. İyi okumalar dilerim 🩰✍️

 İyi okumalar dilerim 🩰✍️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi açtığımda yüzüme vuran güneş ışığı ile yorganı kafama kadar çektim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi açtığımda yüzüme vuran güneş ışığı ile yorganı kafama kadar çektim. Güneş ışığından nefret ediyordum ve yaz gelmişti. Yaz mevsimi her ne kadar eğlenceli olsa da o sıcaklık sinir bozucuydu. Başımı yastıktan kaldırıp yerde uyuyan Uras'a baktım. Kolunu yastığın altına almış ve yüzünün yarısı yastığa gömülü bir şekilde uyuyordu. Dağılan saçlarından bir kaç tutam yastığa dökülmüştü ve bu görüntüsü iç çektiriyordu. Telefonumu elime aldım ve mesajlara baktım. Gelen mesajın biri Beril'dendi.

Beril| her ne kadar seni kırdıysam da bana kızgın olsan da özür dilerim dostum. Ben böyle olsun istemezdim, biliyorsun. Fakat o halini gördükçe canım yanıyordu ve bu yüzden yapmak zorunda kaldım. Anıl ve Mert de benim gibi düşünüyor. Biz sabahtan erkenden işe gittik. Uyuduğun için rahatsız etmek istemedik ama kahvaltı olduğu gibi duruyor. Akşam görüşürüz canımın içi :')

Telefonu kapattım ve yatağa bıraktım. Cevap vermek gibi bir niyetim yoktu çünkü Beril beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Dün Anıl gerizekalısı kafama vurmasaydı Beril de kalıyor olmazdım. Bugün kesinlikle gidiyordum ve kendime başka bir yer buluyordum. Beril de kalmak gibi bir niyetim asla yoktu. Yataktan bacaklarımı sarkıttım ve ayağa kalktım. Üstümde ki pijamaları çıkarmak için dolaba doğru ilerledim. Elime gelen beyaz göbeği açık bir tişört ve şort aldım. Bugün bu sıcakta ölmek istemezdim. Yerde uyuyan Uras'a baktım. Her ne kadar uyuyor olsa da burada giyinmek istememiştim. Üstlerimi alıp odadan çıktım ve banyoya girdim. İşlerimi halledip kıyafetlerimi giyindikten sonra dağılan saçlarımı tepeden sıkı bir şekilde topladım. Odaya geri döndüğümde Uras hala uyuyordu. Eğildim ve kolunu sarsttım.

"Kalk! Kutup ayısı falan mısın? Kaçıncı rüyadasın söylesene. Kesinlikle rüyanda beni görüyorsundur. Çok güzel olan rüyanı bölmek istemem ama kalkmak zorundasın çünkü kahvaltı yapacağız. Kahvaltı yaptıktan sonra da dışarı çıkıp kalacak bir yer ayarlamamız lazım çünkü burada kalmak gibi bir niyetim yok! Kalk ve karnımızı duyuralım çünkü açlıktan gebereceğim. Nasıl bir rüya görüyorsun da bir kalkamadım!" Yüzüne doğru yaklaştım. "Kalk sana!" Anında ensemi sertçe tutması ile dengemi sağlayamadım ve Uras'ın kucağına düştüm. Bu boz ayı uyumuyor muydu? Uyanır uyanmaz bu nasıl bir kuvvet arkadaş! Alt dudağımı dişledim. "Günaydın..." Sinirle yüzüme bakarken ellerimi göğsüne bastırıp kalkmaya çalıştım fakat Uras beni iyice kendine bastırdı.

"Sen hasta mısın?" Kaşlarını biraz daha çatarsa öyle kalacaktı, evet. Mümkünmüş gibi iyice çatıyordu.

"Ben aslında... Seni kaldırmak için şey yaptım..." Kaşları düz çizgi halini aldığın da bakışları dudaklarıma kaydı. Sertçe yutkunmam ile oda yutkundu. Tekrar gözlerime baktığın da alayla kaşlarımı kaldırdım.

"Rüyam da ne gördüm biliyor musun?" Ne diyecekti acaba! "Nasıl anlatılır bilmiyorum o yüzden göstermem gerekiyor. İzninle," diyerek elini enseme geçirdi ve beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şaşkınlık için de ona baktım fakat irademi kaybederek ona karşılık vermek istedim. Gururu bir kenarı atmıştım çünkü onu özlemiştim. Kaç aydır onu öpememiştim ve ben bu durumdan şikayetçiydim. Elleri çıplak bacağım da oyalandı. Bacağımı avucunun içine alıp sıkması ile inledim. Dudağımı kısa bir süre ayırdım ve dişlerim arasına dudağını alıp çekiştirdim.

"Siktir!" Beni kucakladı ve altına aldı. Hayır! Daha ilerisine gidemezdim. Ellerimi göğsüne koyup sertçe itledim onu. Nefes nefese kalmıştık. Küçük bir hareketi bile benim irademi götürüyordu ve ona karşı koyamıyordum. Dolan gözlerimi ona çevirdim.

"Bu yanlış," dediğim de elini uzatmıştı ki ayağı kalktım. "Ortada bir çocuk varken bu yaptığımız çok yanlış." Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve alnımı sıvazladım. "Kahvaltı yapalım." Konuşmakta zorlanıyordum çünkü sevdiğim adama dokunamıyordum. Yaptığı hata yüzünden ona dokunamıyordum.

Mutfağa geçtim ve bardaklarımıza portakal suyu doldurdum. Sandalyeyi çekip oturduğum da iştahımın olmadığını fark ettim. Bir kaç dakika sonra Uras da gelmişti. İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu fakat konuşacak çok şey vardı. Dolan gözlerimi umursamadan ona döndüm.

"Canım yanıyor." Başını suçluluk ile kaldırıp bana baktı. "İnsan sevdiği kişiye dokunduğun da canı acır mı Uras? Benim acıyor! Sana her dokunduğum da canım acıyor ve sanki hata yapıyorum. Sana dokunduğum da kendimi suçlu gibi hissediyorum. Neden biliyor musun? Çünkü ortada bir bebek var!" Kararan gözleri ile bana baktı.

"Ortada bir bebeğin olduğu ne malum Melis! Ortaya atılan bir söylenti bu sadece. Sorgulamak yerine neden direkt inanıyorsun? Neden biliyor musun? Bana güvenmediğin için. Lan ben senin güvenini kıracak bir halt bile yapmamışken senin bana olan bu ön yargın nedir? Sen beni terk edip gittin, ortada bir sebep yokken, bana tek bir kelime etmeden beni bırakıp gittin ve ben senelerce sana ulaşamadım. Buna rağmen ben sana güvendim. Sen bana neden güvenmiyorsun! Lal ile bir şey yaşamadım ben buna eminim. Sen neden Uras yapmaz demiyorsun!" Anında ayağa kalkması ile yutkundum. Yanıma geldi ve ellerimi tuttu. Önümde diz çöktü ve başını bacaklarıma koydu. "Haberin yok ama ölüyorum Melis. Nefes almak zor geliyor. İnsan her saniye yaşadığı için kendinden nefret eder mi? Ben ediyorum! Lan biz daha genciz Melis. Sen daha yeni reşit olmadın mı? Biz bu konuları düşenecek, kafa yoracak yaşta değiliz! Ben seni seviyorum ve hayatımı sadece sana adamak istiyorum." Başını kaldırıp bana baktı. Gözünden akan yaşı silmek istedim ama yapmadım. "Yapamıyorum sensiz."

Dudaklarımı aralamıştım ki çalan kapı ile durdum. Uras hafifçe doğruldu ve kızaran yüzüyle bana baktı. Anneme söylediğim bir laf geldi aklıma. Onun içinde bir yerlerde hala saklı bir çocuk var. Bu lafım da kesinlikle haklıydım. Kendimi toplarladım ve kapıyı açmaya gittim. Elim kapı kulpunu indirdi ve gelen kişiye baktım. Dolan gözlerimden süzülen yaşlar bu sefer gözlerim de durmamıştı. Çünkü karşımda bizi bitiren o kişi duruyordu.

"Kim gelmiş?" Uras'ın sorusuna cevap verememiştim. Adım seslerinden yanıma geldiğini anladım. Arkamı döndüğümde onunla göz göze geldik. Gelen kişi Lal'di ve bu sefer bizi ne bekliyordu merak ediyordum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SEVSENE BENİ! | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin