ON BİR

43.4K 1.4K 1.1K
                                    

Üstüme siyah hırkamı giyindim. Duygu, Atakan ile mesajlaşıyordu. "Ben biraz hava almaya çıkacağım. Eğer geç kalırsam bekleme, uyu. Bende oda kartı var."

Duygu telefondan başını kaldırmadan beni onayladı. "Dikkat et!" Ağzı kulakların da ekrana bakarak mesajlaşırken içim acımıştı. Atakan denen o herifi gözüm tutmamıştı. Duygu üzülmeyi hak etmiyordu.

Telefonumu hırkamın cebine koydum ve odadan çıktım. Uras'a kısa bir mesaj atmayı ihmal etmemiştim. Nereye gidiyorduk çok merak ediyordum.

Telefonuma gelen konuma göz attım. Otele yakın bir yerdi. Asansörle en alt kata indim. Otelden çıktığımda hava biraz esiyordu. Hırkamın şapkasını kafama geçirdim. Attığı konuma yürüyerek de gidebilirdim.

Elimi cebime soktum ve hızlı adımlarla konumu takip ederek Uras'ın bulunduğu yere doğru ilerledim. Yamaçları çıktım. Şehrin ışıkları önümü aydınlatıyordu. Beş dakika yürüdükten sonra attığı konuma gelmiştim.

Telefonumu cebime koydum ve şapkamı kafamdan çıkardım. Bakışlarım etrafta oyalandı. Şehri yukarıdan gören bir tepeydi burası. Daha çok karanlık hakimdi ama ışıklar etrafı az da olsa aydınlatıyordu. Temiz hava yüzüme çarpıyordu. Saçlarım rüzgar ile uçuşurken arkamda duyduğum sesle irkildim.

Arkamı döndüğüm de Uras'ı gördüm. "Hoş geldin," dediğin de başımla onayladım. "Neden buradayız?" Sorduğum soruya karşılık bir kaç adım attı ve yanımdan geçip kayanın üstüne çıktı. Bacaklarını aşağı doğru sarkıttı ve dikkatlice onu izleyen bana baktı.

"Gel, otur." Başımı salladım ve yanına ilerledim. Ayağımı kayanın üstüne attım ve kendimi yukarı çektim. Yanına oturdum ve bacaklarımı aşağı sarkıttım. Üstünde ki siyah hırkasının şapkasını kafasına geçirmişti. Parmakları arasında tuttuğu sigarasını dudaklarına yerleştirdi ve bana döndü. Bana bakarak bir kaç nefes çekti ve dumanı yan tarafa üfledi.

"Burası benim için çok anlam içeriyor." Bakışlarım şehrin manzarasına kaydı. Normal bir yerdi oysa? Dağın tepesindeydik sanki. Karanlık, boş bir yerdi sadece. "Sen beni terk ettiğin akşam," dediğin de ona döndüm şok içinde. Aynı şekilde oda bana baktı. "Sen beni terk edip gittiğin de ben kendimi buraya attım."

"Bursa'ya mı geldin?" Başını salladı. "İlk gelişin diye düşünüyordum." Burukça gülümsedi.

"Ben bu şehire seni anlattım Melis." Dikkatle onu izledim. Hafifçe kaşları çatıldı. Sigarasının dumanını yüzüme üfledi ve gülümsedi. "Bu şehir çok özel, bu şehir çok anlam içeriyor. Sen gittiğin gün ben neler yaşadım sen bilmiyorsun, bilemezsin." Çenesini sıktığını gördüm. "Bir sebep bile demeden bırakıp gittin beni. Unuturum sandım, başkası ile olurum sandım, yanıldım. Hiç bir boku beceremedim. Ben seni hayatımın tam bir merkezi yapmışım. Ben seni kabul etmişim, sevmişim. Seni silmek kolay değildi ki. Geri geldiniz ama hala bana neden terk edip gittiğini söylemedin Melis. Bunu bilmek hakkım değil mi? Geleceğini öğrendiğim de içimde bir umut oldu. Olamayacağımızı bildiğim halde, içimde bir umut belirdi Melis. İki yabancı gibi görünmek istemiyorum. Siktiğimin kalbine geçiremiyorum ama seni seviyorum." Bana taraf döndü ve ellerimi tuttu. Bende aynı şekilde ona döndüğümde derin bir nefes aldım. Elini yanağıma koydu. "Eskisi gibi olalım Melis. Seni öpmek, dokunmak, tenini hissetmek, seninle günümü geçirmek, konuşmak istiyorum. Hayatıma odaklanamıyorum. Kafamın içinde sadece sen varsın! Terk edip gittiğşn günden beri odaklanamıyorum. Hayata dair bir beklentim yok. Hayalim yok. Ben seninle hayal kuruyordum. Ellerim arasından kayıp gittin. Seni sevmeyi mi beceremedim Melis?"

SEVSENE BENİ! | Yarı Texting Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα