9. Bölüm - Çocukluk Aşkı

En başından başla
                                    

"Dünyanın en güzel Komutanı canım Komutanım." Dedi Kartal.

Yüzümde sinsi bir ifadeyle Kartal'a döndüm. "Buyur Kartalcım." Dediğimde gülüşü soldu ve. "Hiiiiç Komutanım öylesine diyim dedim." Kartal lafını bitirince odayı kahkahalar sardı. Odaya Binbaşının postası girince kahkahalar kesildi.

"Balca Yüzbaşım, Yakup Binbaşı sizi çağırıyor."

Sıkıntıyla kafamı salladım. "Tamam koçum sen git geliyorum."

Posta odadan çıkınca büyük bir of çektim. "Başladı benim mesai. Rahat durun beyler lütfen."

Sena bu halime gülüp. "Geçmiş olsun Komutanım."

Kapıdan Sena'ya bakıp. "Geçirenler sağolsun be Teğmenim." Diyip Binbaşının odasına gittim. Kapıyı çaldığımda 'Gel!' Sesini duyunca odaya girdim ve kapıyı kapattım.

"Buyurun Binbaşım beni görmek istemişsiniz?"

Beni süzüp. "Oturun Yüzbaşım." Dedikten sonra tekli koltuğa oturdum.

"Nasılsın Balca?"

Bu adama noluyor?

"İyiyim Binbaşım siz?"

"Yalnız olduğumuza göre rütbeye gerek yok. İyiyim Balca."

"Peki o zaman, neden beni çağırdın Yakup?" Şaşırmıştı, bu kadar çabuk ismiyle hitap etmemi beklemiyordu anlaşılan.

Benim işime gelirdi.

"Seni neden bulamıyorum?" Derken?????

"Bulamıyorum derken ne kastettin anlamadım daha açık olur musun?"

Derin bir nefes aldı. "Senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Dosyanı araştırdım lakin üst rütbeliler bakabiliyor. Bu ne demek?"

Vayy demek Binbaşımız beni merak etmiş.

Yüzümde bir sırıtış oluştu. Ben öyle uygun gördüm dememek için zor duruyorum.

Bismillah gülmemem geereeeeeek.

"Doğru Yakup sadece üst rütbeliler bakabiliyor. Çünkü albaydan ve üstlerden ben rica ettim. Onlarda beni kırmadı, zaten kendileri istiyorlardı bende bu isteklerini yerine getirdim. Neden araştırdın beni?"

"Çünkü." Dedi ve lafını yuttu.

Ney lan aşık mı oldun eziyet ettiğin askere????????

"Çünküsü yok istedim. Ve senden istediğim geçmişini bana herşeyiyle anlatman." Benim bir lafım vardı neydi?

Heh hassiktir bok diğe bir lafım vardır. Bak hatırladım.

Şey de olabilir di 'Siktir orospu afedersiniz.' Bak buda güzel.

Olsun ben kendi lafımı seviyorum.

"Kusura bakmayın yada isterseniz bakın Binbaşım benden bunu istemezsiniz. İyi günler." Diyip ayağa kalktım.

Kendisi bir hışımla ayağa kalkıp yanıma geldi kolumu tuttu.

Lan kol bırakmadınız bende alooooo.

Yakup gayet sinirliydi. Lakin ben sırıtıyordum.

İnsan çıldırtmak favorimdir hocam.

"Söyliyeceksin dediysem söyliyeceksin."

Gözlerinde öfke vardı.

Ben ise pişmiş kelle gibi hâlâ sırıtıyordum.

"Söylemiycem dediysem söylemiycem. Derhal kolumu bırakın. Kolumu tuta tuta kol bırakmadınız bende." Dediğimde daha fazla sıkmaya başladı.

E benimde bir sabrım var.

Tuttuğu kolumu hızlı bir şekilde çektim ve hemen odadan çıktım. Lakin kendisi peşimden geliyordu.

"Balca! Derhal dur!"

Yok ya başka isteğiniz Çay kahve???

Sorusuna cevap vermeden hızlıca yürümeye devam ettim ve karşıma çıkan sol koridora girmemle biri kolumdan hızla çekip bir odaya aldı ve kapıyı kilitleyip beni duvara yasladı.

Noluyor la?

Oda karanlık olduğu için kim olduğunu göremiyordum. Ama misk kokusundan tanımıştım. Karan.

"Az sus bakim." Dedi elini ağzıma koyarak.

Sesler gittiğinde ışığı açtı ve ikimizde yere oturduk. "Balca?"

"Karan? Napıyorsun Allah aşkına?" Dediğimde güldü.

Yerdim.

Ne diyorum ben ya.

"Sesinizi duydum Binbaşı ile yardıma ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Aklıma geldi bir anda." Demesine güldüm.

"Maşallah Karan bey senin de aklına her şey geliyor." Dememle imalı bir sırıtış belirdi yüzüne.

"Aklıma daha neler geliyor bir bilsen." Dedi kısık bir sesle.

"Efendim?"

"Hiiç mecbur biraz burada oturucaz."

"E Albay?-" diyecekken lafımı kesti.

"Sen onu dert etme zaten Albay siz Binbaşı ile konuşurken gitmişti. Saat 5'e geliyor zaten. Bir saat otururuz sonra gideriz." Demesine kafamı salladım.

Sormak istediğim bir soru vardı Karan'a lakin onu yaralamak istemiyordum. Ama eğer biri bu konuyu açarsa onada destek olmak istiyordum.

İçimde bir duygu vardı. Ama o duygunun aşk olmasından korkuyordum.

"Karan sana bişey sormak istiyorum ama çok çekiniyorum açıkçası."

Karan'ın yüzüne sıcak bir tebessüm eklendi. "İsteğini sorabilirsin." Dediğinde çocuk gibi bir soru sordum.

"İstediğimi sorabilir miyim?" Dediğimde minik bir kahkaha attı ve kafasını olumlu şekilde salladı.

Derin bir nefes alıp verdim. "Ailene ne oldu Karan?" Dediğimde gülüşü dondu. Pişman oldum.

"Sormadım say valla sormadım say boşver ya sormadım say." Endişeyle çıkan sesimle yüzüne o tebessüm geri geldi.

"Sordun ve ben bana sorulan şeylere cevap vermeden duramam. Annem ve babam şehit oldu. Babamla annem ikiside askerdi. Babam Kıdemli Üsteğmen Bora Çevik annem kıdemli teğmen Beril Çevik. Ben o zaman küçüktüm 8 yaşında falandım işte. Ada ile beraber uyuyordum. O gece evimize tuzak kuruldu. Seslere uyandım korkmuştum. Babamla annem salonda ellerinde silahları kanlar içinde yatıyordu. Öldürmüşlerdi."

Kaderimiz neden bu kadar benziyor?

Aklıma takılan bir soru vardı. "Karan ailen hangi timdeydi?"

Direk. "Güneş timindeydi." Demesiyle donup kaldım.

Sesim titremişti. "Biliyor musun? Benimde ailem senin gibi öldürüldü. Evimize baskın yapıldı ve benim annem Hava Kuvvetlerinde Binbaşı Bade Doğu. Babam ise Güneş timinin komutanı Kıdemli Yüzbaşı Arda Doğu yani ikimizin ailesi aynı timdeymiş." Dediğimde Karan şok olmuş şekilde bana bakıyordu.

"Seni şimdi hatırlıyorum, sen osun Azman Ala? Hatırlandın mı beni?" Dedi sesi titredi konuşurken.

Hatırladım, küçükken hep bana böyle seslenirdi. Bende ona gargamel derdim. İkimizde çok yaramazdık. Ve benim çocukluk aşkımdı....

ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ Bölüm Sonu ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ

Dağların Çift Başlı Kurdu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin