Kaset 3

377 34 10
                                        


Biraz geç burada oldum, ancak olabildim. Bugün yeni evimi kiraladım.

Sevimli bir apartman dairesi, Gangnam'da.

Bugün eşyalarımdan artık kullanılmayacak olanları çöpe atmaya çıkıyordum. Biraz da yürüme bahanesi ile uzaklaşmış olduğumu fark ediyorum. Ancak şunlar oldu.

Küçük bir çocuk yanıma yanaşıyor. Tüm o yolu nasıl yürüdüğümü soruyor.
Yol?
Evet arkadaki yoldan söz ediyor.

Kafamı arkaya çevirip kafamı kaşıyarak yola bakıyorum.
Baktıkça gözümde büyüyor yol.
O büyüdükçe kusacak gibi oluyorum.
Hızla kafamı çocuğa çevirip gülümsemeye başlıyorum.

"O yol, o yol zorluydu. Geriye dönüp bakarken gözümü korkutacak kadar zorluydu. Bu sebeple ona arkamı dönerek oturuyorum."

Gözleri daha fazla büyüyor çocuğun. Ayağındaki ayakkabıları çıkarıp birkaç adım atıyor ileriye doğru ve kafasını çevirip "böyle mi?" diyor bana.

Zavallı çocuk, tüm yolu ayakkabısız yürüdüğümü düşünüyor.

Ayağa kalkıp ayakkabılarını giydiriyorum konuşmadan.

Sonrasında tam dibinde ayağa kalkıp gözünde büyük bir bedenden ibaret oluyorum. Bana bakmak için kafasını kaldırıyor ve ağzı hafif açılıyor.

"Ayakkabıları sen çıkarmayacaksın. Onlar zaten yolda kaybolup gidecek."

Kafasını çevirip ileriye doğru bakıyor. Onun için bir rol model olduğumu fark ediyorum. Benim gibi bakmaya ve durmaya çalışıyor. Kaşlarını çatıp uzaklara bakarak derin nefesler alıyor. Kelimelerini daha yavaş ve kontrollü söylemeye çalışıyor.

Birkaç dakika içerisinde kendime bir kopya ediniyorum.
Tüm o yolu yürümek için can attığını fark ediyorum.
İlgilisi için tüm bu olanlar güzel bir macera gibi.

Macera?

Keşke tüm o yola bakıp bunu görebilecek halde olsaydım. Çocuğa bir yere kaybolmamasını söyleyip yüzümü yıkamak için bir tuvalet arıyorum. Kapanmaya yakın bomboş bir kafeye girip kimseyle konuşmadan tuvalete ilerliyorum. Aynaya bakıp yüzümü çıkarken çocuğun tüm o heyecanı aklıma geliyor. İğrenç bir gülümseme yüzümü kaplıyor. Birkaç adım geriye gidip kendime geniş açıyla bakıyorum.

Güzel bir şeyler?

Hayır imkanı yok.
Kafamı yere eğip ayaklarıma bakıyorum. Yaralar ve kırık tırnaklar. Hepsi birer betimleme gibi geliyor kulağıma.

Hiçbir zaman öyle heyecanlı olmadığımı fark ediyorum. Benim kaygılarım ve korkularım olduğunu fark ediyorum.

Ölüm korkusu, evsizlik korkusu.

Tüm o yolun kazandırdığı şeyin ne olduğunu düşünüyorum. Ölümsüz gibi hissediyorum. Vücudumu kesseler derinin altında bir çelikle karşılaşacaklar gibi geliyor.
Hiçbir şeyin zarar veremeyeceği bir yaratık gibi.
Ama diğer yandan neleri götürdüğünü düşünüyorum.

İyi ve doğru tanımı tamamen değişiyor.
Güzel ve olması gereken yerini başkasına bırakıyor.

Aynadaki ölü bakışları nasıl kurtarabiliriz ki?
Ölümsüzlük iksirini bulan simyacı gibi hissediyorum.
Ölümsüzlük iksirini bulan simyacı mutsuz olsaydı, iksiri bulmayı diler miydi?

Tüm o yolu yürümek ve bugün burada olmak neyi temsil ediyordu ki?

Birçok şeyi yok etmiştim.

Çünkü hem yürümeye devam edip hem de sırtımda duygularımı taşıyamazdım.
Denememiş gibi konuşmak istemiyorum.

Yavaş yavaş sırtımdaki yükü bırakıp yürümeye devam ederken, daha hızlı yürüyebilip daha güçlü hissederken kocaman bir boşluğun içerisinde olduğumun farkına varmıştım.

Geriye dönüp onları sırtlayamazdım.
Onların karanlıkta kayboluşunu izlerken son kez kendimle bakışıyordum. Önüme döndüğümdeyse artık hiçbir şey aynı değildi.

Tuvaletten çıkıp çocuğun yanına gittiğimde artık orada yoktu. Ondan geriye yolun kenarına koyduğu ayakkabılar kaldı.

Gülümseyerek ayakkabıları yerden alıp son kez arkama baktım.

İyi bir insan olmanın büyük bir artı olduğunu düşündüğüm halimle karşılaştım. Yeterince iyi olursam her şey çok iyi olabilirdi.

Yüzünde hala ona inanan bir ifade vardı.
Ona gülümseyip el salladım.

Arkamı dönüp yürümeye başladığımda o da benim ters istikametimde yürümeye başladı.

Bu onu son görüşüm oldu.

---

Yaz bitimi, hüzün hoş geldin.

Y.

Hello, I'm Hwang Hyunjin from No Strings Attached (Hyunlix)Where stories live. Discover now