5. Bölüm - Gece ve Sela

Start from the beginning
                                    

"Malheureusement, tu dois endurer."
(Maalesef  katlanmak zorundasın.)

"Je fais déjà ça, mais tu es trop petite, dis stop à mon cœur, femme!"
(Onu yapıyorum zaten ama sende az kalbime dur de be kadın!"

Demesi ile dondum kaldım.

Sena Almanca konuşmaya başladı. Karan bildiğim kadarıyla bilmiyordu.

"Balca? Gefällt dir der Kapitän?"
(Balca? Sen Yüzbaşı'dan hoşlanıyor musun?")

„Woher hast du es, um Himmels willen, Sena?"
(Nereden çıkardın Allah aşkına Sena?" Dedim gözlerimi kaçırarak.

Oradaki adamlar bişeyler hazırlayıp garip gözler ile arada bize bakıyordu.

"Iss mich nicht! Sag die Wahrheit?"
Diyince derin nefes alıp verdim.

„Ich weiß es nicht, Sena, aber ich denke, es geht auf ihn zu."
(Bilemiyorum Sena ama ona doğru gidiyor galiba.")

Sena tam bişey diyecekken yanımıza biri geldi ve ikimizin üstünü yırttı.

"Napıyorsun orospu çocuğu!" Demem ile elindeki kızgın demiri karnıma bastırması bir oldu. Acıyla inledim.
Sena kendini tutamayıp sesli bir şekilde inliyordu.

Kulağıma Karan'ın sesi geliyordu. "Gece, Sena dayanın tamam mı?"

"Je vais essayer!"
(Denerim!)

Yaklaşık beş dakika boyunca karnımın bazı yerlerine bastırmışlardı. Ellerine bir sopa alıp ikimizede vurmaya başladılar.

"Yüzbaşım dayanın."

"Denerim Sela Teğmenim sizde dayanın." Demem ile ikiside dondu.

Ve biri bana dönüp. "Senin adın nedir Komitan?

"Ben Yüzbaşı Gece. Sizin değişiniz ile Dağların Gecesi." Demem ile ikisinin rengi attı. "Ne oldu lan puştlar beklemiyor muydunuz?" İkiside geri adım attı.

"Ay canım bunların götü gitmiş korku boku selanik işte nolucak." Diyip gülmeye başladık.

İçeriye tekrardan Şehmus geldi lakin bizim kahkahamızı değil çığlıklarımızı bekliyordu. Sinirli bakıp adamlarını baktı. "Ne edionuz oğlum burada?"

"Ağam bu karı Gece'ymiş bu karı da Sela'ymış." Dahada fazla gülmeye başladık.

"Kesin lan sesinizi. Bağlayın şunların ağzını." Dedikten sonra biri Sena'nın biri de benim ağzımı bantlamaya geldi. Beni bantlayacak olan adam daha bantlayamadan malum yerine tekme yedi.

"Siktir orospu afedersiniz." Diyip gülmeye tekrar başladım.

Ne çok gülmüştüm öyle, ama bir yazarın sözü vardır.

"Ne zaman acı çekersen, o zaman kahkaha at."

Yazar notu; SN ve Raife hayranı olduğunu bu kadar belli etme be asude.

Ve benim inandığım bir rivayet vardı.

Ne kadar çok gülersen, o kadar çok ağlarsın.

Hep bu lafa inanırdım.

İki saat sonra...

Ne kadar zamandır buradayız bilmiyorum lakin her yerim yara bere olmuştu. Kafamızı buzlu suya sokarak istediklerini almak istediler lakin işe yaramadı. Allah'tan kulaklıklar su geçirmezdi.

Silah sesleri ile yavaş yavaş kendime gelmeye çalıştım. Yürüyemez hale gelmiştim. Çok fazla ses vardı, haddinden fazla.

Biri adımı söylüyordu lakin kim olduğunu anlamıyordum.

Dağların Çift Başlı Kurdu Where stories live. Discover now