BÖLÜM 27: "Sadece bir ölümlü"

Start from the beginning
                                    

Onun ardından bir ses daha "Bizler de öyle," diye gürledi. Ellerimi korkuyka kulaklarıma bastırıp "Sanırım deliriyorum" diye konuştum. Kadın bu hareketime sıcak bir tebessüm göstererek, "Pekâlâ, istediğin gibi olsun; seni uzaktan izlemeye devam edeceğiz o zaman," dedi.

"Ve Lena, bilgi her şey değildir."

***
Alec telaşla yüzüme bakarak, "Ne yani, öylece birbirimizi unutacak mıyız?" diye sordu. Üzgün bir sesle "Sadece ikimiz değil, herkes bizi unutacak. Sadece eski kimliğimizi bilecekler. Biz bile gerçekte kim olduğumuzu unutacağız" dedim. "Seni koruyacağım," dedi Alec. "Önce kendim hatırlayıp sonra da sana hatırlatacağım." Alnıma yasladığı alnı öylece dururken yüzümün birkaç yerine küçük öpücükler bırakıp, "İkimizin ruhu zaman sona erene dek birbirine bağlı kalacak" dedi. Bu sözleri kalbimi bir tüy kadar hafif yapıp çarptırana kadar tebessüm ettim.

***
"Tıpkı annen gibisin" dedi. "Bütün evrene barış getirebileceğini düşünen ve bunu umut eden bir ahmak" dedi Abel. Omzumdaki elini bastırdı ve beni dizlerimin üzerine düşürdü. Hançeri tenime olabildiğince bastırdı ve "Son sözlerini söyle, koruyucu!" dedi. Bana olan nefreti ve kini sesinden bile anlaşılıyordu. Alec bir anda ellerini kaldırdı ve silahını yere bıraktı. "Yapma" diye konuştu. Bir dizini yere koydu ve eğilerek "Beni al" dedi. Benimle birlikte tek dizinin üzerine çöktü ve ona baş eğdi. "Onun yerine beni al. Ne istersen yaparım. Yemin ederim" dedi ve yalvarırcasına konuştu.

***
Usulca arkamı döndüğümde kafasını kaldırdı ve aşağıda duran ellerimi tutarak "Bizi sadece ölüm ayırabilir, birbirimizi unutsak bile seni bulurum" diye konuştu. "Ya umduğumuz gibi olmazsa ve bambaşka hayatlarımız olursa?" diye konuştum. Kafasını iki yana sallayarak "Bizi birbirimize bağlayan tek şey mühür değildi" dedi ve yanağımı okşayarak "Seni sen olduğun için seviyorum" diye devam etti.

***
"Binlerce yıl yaşamış bir tanrıya meydan mı okuyorsunuz? Bilgi olmadığı yerde güç hiçbir şeydir!" dedi. "Sadece tek bir yol var" diye konuştu. Alec hızla konuşup "Ne olursa olsun kabul ediyoruz" dedi. Hızla onu durdurup dinlemesini söyledim. Kendini toparladı ve onayladı. "Kendinizi ispatlamanız gerekiyor. Bu güce layık olduğunuzu göstermelisiniz" dedi. Her ikimiz kendimizden emin bir şekilde "Kabul!" diye konuştuk. Kafasını salladı ve "Birbirinizi unutacaksınız ve dünyaya gönderileceksiniz" dedi. "Eğer aranızdaki bağ yeterince güçlüyse birbirinizi tekrar bulacaksınız. Duygularınız yeniden yeşermeye başladıkça, anılarınız da geri dönecek" dedi. Makul bir teklif gibi görünse de o kadar insan arasından birbirimizi bulma ihtimalimiz ne kadar az olduğunu biliyorduk.

***
Dakikalar sonra gidecek olmamızın verdiği endişe ve hüzünle ayağa kalkarak "İlk kez burada bir ekip olarak birleştik ve şimdi de burada bitireceğiz" dedim.

Son on saniye akıp giderken sessiz bir fısıltıyla "Başka bir yaşamda tekrar buluşacağız" diye konuştum. Son saniyede kısık bir fısıltıyla "Seni seviyorum" dediğini duydum. Karşılık verememiştim. Etraf gözleri yakacak kadar parlak bir ışıkla kaplandı ve bedenlerimiz bir tüy kadar hafifleyip havaya kalktı. Bilincim birkaç saniye daha direndikten sonra kendini bırakarak karanlığa teslim oldu.

***

Parlak ışın sönmeye ve tamamen kaybolmaya başladığında bedenim sarsılmaya ve deli gibi titremeye başladı. Alec ile ellerimiz aniden birbirinden ayrıldı ve görünmez bir enerjiyle geriye doğru fırlatıldık. Alnımı yere çarptığımda acıyla inleyerek doğrulmaya çalıştım. Dizlerimin üzerinde durdum ve odanın diğer ucunda kendini toparlamaya çalışan Alec'e baktım. "İyi misin?" diye sordum zorla konuşmaya çalışarak. Ayağa kalktı ve sendeleyerek yanıma kadar yürüdü. "Bu haldesin ve beni mi soruyorsun?" diye azarlarcasına konuştu. Yere çöktü ve yüzümü ellerinin arasına aldı. Alnıma dokunduğu bir noktaya acıyla yüzümü buruşturdum. "Küçük bir çiziktir" dedim dokunmaya çalışarak.

Ateş MührüWhere stories live. Discover now