31.BÖLÜM: "Ölümsüzü bile öldürebilecek tek silah!"

1.8K 166 11
                                    

Sabırlı olmaya çalışarak, "Bunlar için bir açıklama borçlusun" dedim. Ruby bana doğru yaklaşmak istediğinde, "Dokunma bana," diye haykırdım. Bütün sinirim sesime yansımıştı. Ruby derin bir nefes aldı ve başını 'tamam' dercesine salladı. Gözlerinden süzülen yaşlar yanaklarına doğru inmeye başlamıştı. "Lena bunu isteyerek yapmadım, bana inanman gerek" dediğinde elini uzatıp bileğimi tuttu ve dizlerinin üzerine yere çöktü. "Ellerini üzerimden çek," diye bağırdım. "Sana bana dokunma demiştim," dedim geriye çekilirken. Tenimin üzeri parlayarak yanmaya ve onun da dokunan elini yakmaya başlamıştı. Hızla elini geri çekti ve yumruğunu sıktı. Sakince mırıldandı, "Umarım bütün hikayeyi öğrenince buna pişman olmazsın" dedi. İlk önce anlamadım ama düşünecek zamanım da olmadı. Bir sonraki an Ruby, ayağa kalkıp önümde durmuştu. "Sen benim sırlarımı koru, ben de seninkileri koruyayım" dedi. Az önce yüzünde olan pişmanlık ifadesi kaybolup, yerini sinsi bir ifade almıştı.

Arkadaşımın ihanetini de öğrendikten sonra, artık gerçek düşmanım ile yüzleşmeye neredeyse hazır hissediyordum. Neredeyse. Ruby'e bakıp "Ne sırrından bahsediyorsun?" diye sordum. Hiç tepki vermeden bana baktı. Ardından gülerek "Acaba Noah biliyor mu? Görevden sonra onun bütün anılarından silinip hiçliğe karışacağını" diye sordu. İçimden gelen titremeyi bastırdım; Aynı huzursuzluk verici ifadeyi koruyarak Ruby bir adım daha yaklaştı. "Ben senin düşmanın değilim, sadece yanlış seçimler yapmaya mecbur bırakıldım" dedi. Gülerek alaycı bir tavırla "Görünüşe bakılırsa artık arkadaşım da değilsin" dedim. Arkamı döndüm ve yürüyerek "Ucuz numaralarını itaat ettiğin kişiye sakla, ben senin karşında uysal bir köpek olamam" diye konuştum.

"Dur," dedi Ruby.

Elinde bir hançer tutuyordu. Bulutların arasından gelen ay ışığı hüzmesi onun etrafını sarıyor, hem hançeri hem de beyaz saçlarını aydınlatıyordu. Beni yaralamayı düşünmüyordu herhalde, değil mi? Ruby gölgelerin ve ışıltıların arasında son derece masum ve zararsız görünüyordu. Hareket etmedi, kafasını bir yana eğmişti. "Bu akşam benim yerime o gelmiş olsaydı, seni öldürürdü" dedi. Dediği sözler beni içten bir şekilde güldürdü ve kendime hakim olamadım. "Ben onun için bile bir tanrı gücündeyim. Beni öldürebileceğine inansaydı eğer, işini uzatmazdı" dedim. Yanıma geldiğinde durdu ve arkasında tuttuğu parlak hançeri uzattı. "Evrende sizi öldürebilecek tek silahı sana teslim ediyorum" diyerek başını yere eğdi, "Umarım bu yaptığım hatanın bir telafisi olur" dedi. Şaşkınca baktım ve uzattığı hançeri alarak "Neden yapıyorsun bunu? İki taraflı mı oynamaya karar verdin?" diye sordum. Kafasını iki yana sallayarak "Hayır, muhtemelen böylesine önemli ve Abel'in planını kökünden sarsacak bir şeyi sana verdiğim için kendi ölüm fermanımı imzalamış oldum" diyerek acı bir şekilde gülümsedi.

Ruby'nin söyledikleri ile bende yarattığı dehşet son derece gerçekti ve hançere dokunduğum elim hâlâ yanıyor gibiydi. Üstelik son söylediği sözlerde gerçekten samimi olabilir miydi? Bu soru orada durduğumuz bütün zaman boyunca zihnimi meşgul etmişti ve bu yüzden kendimi suçlu hissetmiştim. Hançer tenimi yakmaya devam etse de elimden bırakmadım ve Ruby'e bakıp "Sırrını saklı tutacağım ama tek bir yanlışını görene kadar" diyerek işaret parmağımı havaya kaldırdım ve "Özellikle Noah'a karşı" dedim. Konuşmayı bitirip tekrar içeriye döndüğümüzde arkasından Ruby'e baktım. Noah ona doğru yürüyünce yolun ortasında karşılaştılar. "Ne oldu?" diye sordu. Kendim hakkındaki endişelerim kardeşime duyduğum endişeyle, bir anlığına yok olmuştu. Noah bana bakınca konuşup, "Bana mı ne oldu? Hiçbir şey" dedim. Omuzlarını silkerek "Ruby dün okuldan sonra garip davrandığını söyledi. Tüm gece seni aramış ama cevap vermemişsin" dedi. Tek kaşımı havaya kaldırarak Ruby'e baktım ve "Öyle mi olmuş?" diye sordum. Ruby durumu toparlamak adına hemen konuşarak "Biz kendi aramızda konuyu hallettik" dedi.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin