BÖLÜM 25: "Kalbi atmıyor"

441 37 2
                                    

"Onu bile isteye öldüreceğimi sana düşündüren nedir?" diye sordum küstah bir sırıtışla. Bunu söyleyeceğimi tahmin edercesine gülümsedi ve başını salladı. "Her şeyin bir çözümü vardır." Elime tutuşturduğu hançeri sıkıca sardım ve bir hışımla havaya kaldırdım. Hançeri ona doğru salladım ama son anda beni tutmayı başardı. Hançerin ucu göğsüne girdi ama parmakları bileğimi sarıp hareketimi durdurdu. Alec hemen ileri atıldı ve müdahale etmek istedi ama Lendor diğer elini kaldırıp onu durdurdu. İlahi bir kuvvetle beni geriye doğru itti ama düşmeme izin vermeden de tuttu. Hançeri elimden aldı ve onu yaraladığım yere bakmak için başını eğdi. Gömleğinin birkaç düğmesini açtı ve yarasına bakarak güldü. Hançerin ucu fazla derine girmese de onu kanatmayı başarmıştım. Yarasının etrafından akan siyah bir damla kan gözüme ilişti.

Yetenekleri olmasa da kara büyü bedeninde kalmış olmalıydı. Birkaç saniye sonra yarası küçülmeye ve tamamen kaybolmaya başladı. Başını kaldırdı ve bana bakarak "Kendimi öldürmeyi denemedim mi sanıyorsun?" diye sordu. "Bu güçsüz dünyada yaşamak yerine ölmeyi defalarca seçtim ama senin lanet olası tanrın buna bile izin vermeyecek şekilde lanetledi beni" dedi ve parmağını sallayarak hırsla üzerime doğru eğildi. Hançeri yeniden elime tutuşturdu. Onu öldürmek bile mümkün değilken, nasıl savaşabilirdik? Ben de ölümsüzdüm ama gücüm olmadan işe yaramazdı. Kahinin bana bahsettiği fedakarlık gerçekten bu muydu? Kendi annemi öldürmek... Bütün evrenin kaderi için bunu yapabilecek cesareti nasıl toplayacaktım? Üstelik onun ölümünden sonra gücüm geri gelmezse, bu bir hiç uğuruna olacaktı. Bir hiç uğuruna annemin canını kendi ellerimle almış olacaktım.

Lendor beni süzerken yanımdan geçti ve Alec'e yaklaştı. "İstersen bunu senin yerine Darian yapabilir, ne de olsa birbirinizin ruh eşiniz" diyerek ilerledi ve elini onun omzuna koydu. "Öyle değil mi, Darian?" diye sordu vurgulayarak. Korku ve endişe dolu gözlerle ona bakarak elimdeki hançeri arkamda sakladım. Onun dediklerine itaat etmesinden korktum. "Ona öyle seslenme" dedim dudaklarımın arasından. Lendor bakışlarını kaldırdı ve ince bir sırıtışla beni süzdü. "Ne dedin?" diye sordu alayla. "Onun gerçek ismi var!" dedim sinirle. Sadece içimde biriken öfkeyi atmaya çalışıyordum. Gerçeği kabul etmemek için direniyordum. "Duygularını bastırmaya çalışıyorsun ama kaderden kaçış olmadığını da biliyorsun" dedi. Başımı iki yana salladım ama gözlerimin dolmasına engel olamadım. Hançer elimden yere düştü ve tiz bir ses çıkardı.

"Yapmalısın" dedi ince bir kadın sesi. Başımı kaldırdı ve yaşlı gözlerle onu izledim. Annem başını dimdik tuttu ve korkusuzca konuştu. "Ben hayatım boyunca ihtiyacım olan aşkı buldum ve onunla yaşadım. Onun ölümünden sonra artık benim için yaşam çok durgundu. Şimdi ise senin için bir faydam dokunabilir ve bunu yapmak istiyorum" dedi. "Yıllar önce aşk için kendi gezegenimi terk ettim ama şimdi evrenin kurtarılması gerekiyorsa, bunu yapacağım" dedi. Sesi titrese bile bunun korkudan olmadığını biliyordum. O da bir savaşçıydı. Sadece gidişinin ardından benim içimde bırakacağı acı için üzülüyordu. "Anne yapma..." diye fısıldadım titrek bir sesle. Başımı iki yana sallarken geriye doğru adımladım. Sırtım birine çarpana kadar geriledim. Gözlerimde biriken yaşlar yüzünden net göremesem de onun kokusunu aldım. Elimin tersiyle gözlerimi sildim ve yüzüne baktım.

Ona doğru döndüm ve elimi bileğine koyarak diğer elimle onun elini tuttum. Başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Yanaklarımdan akan yaşları silmeye bile yeltenmedim. Konuşmaya çalışırken derin bir iç çekerek durdum. Dudaklarım titredi ama yine de fısıldayarak konuştum. "Lütfen.." dedim yalvarış dolu bir sesle. "Onu öldürmeme izin verme" diyerek gözlerinin en derinindeki sevdiğim adama ulaşmaya çalıştım. Bir saniyeliğine bana öyle bir baktı ki, onun geri döndüğüne neredeyse yemin edebilirdim. "Yaşadığımız her şey adına sana yalvarıyorum, Alec" diye boğuk bir sesle hıçkırarak konuştum. Alec elini kaldırdı ve yanağımdan süzülen damlayı silerek yüzümü okşadı. Gözleri şefkatin narinliğiyle dolmuştu ama bir anda değişmeye başladı. Eli yavaşça aşağı düştü ve kaşları çatıldı. "Gücünü geri almak için bu fedakarlığı yapmalısın" dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı eğerek yüzümü gizlemeye çalıştım. Elimi kaldırdım ve sertçe yüzümü sildim. "Yanılmışım" dedim başımı kaldırırken. Gözlerim yavaşça ilerledi ve onunkilerin üzerinde durdu.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin