"sen, benim parfümümü mü sıktın"

28K 3.6K 3.1K
                                    

"Hoş geldin!"

Açılan kapı ve gülümseyerek hafif yüksek sesle konuşan Sohee'yle gerginliğimi atıp gülümsemeye çalışırken bana içeriyi gösterdiğinde yavaşça içeriye girdim. Bakışlarım evin dizaynından ziyade biri var gibi hızla etrafı süzerken Taehyung sanki bir yerlerden çıkacakmış gibi hissediyordum. Onun gerginliği de vardı.

"Sakin ol. Ne babam ne de abim evde! Sadece ikimiziz."

Sohee belinde bağladığı elleriyle gülümseyerek bana bakarken ben de gülümsedim ve derin bir nefes aldım. Taehyung şaka yapmıyormuş demek 'artık olmayacağım' derken. Gerçekten de gitmiş. Bu beni rahatlatırken aynı zamanda da gerdi. Rahatlatan kısmı Sohee'yle ikimizin tek olacak olmasıyken geren kısmı Taehyung'u etkileyememiş olmamdı.

Etkileseydim eğer ufacık da olsa görmek için evde olurdu.

"Abim evde olur gibi bir şeyler demiştin sanki?"

"Sabah kalktı ve hazırlanıp çıktı evden. Sanırım onu biraz sinir ettin ki babama başlarında durmayacağım sıkıntı yok diyerek gitti."

Evet. Etkileyememiştim. İçim sinir ve birkaç saçma sapan karışık duygularla dolarken Sohee'ye belli etmeden gülümseyip kafamı salladım. Olmaması daha iyiydi ki. Evet! Gerilmeye ne gerek vardı.

Sohee yavaşça kollarını iki yana açtığında sarılmak istediğini anlayıp gerçek bir gülümseme sundum ona ve ben de kollarımı açtım. Yavaşça kollarım arasına girip kollarını belime doladığında ben de omuzlarına sardım kollarımı. Hafif eğildiğim için kafam omzuna gelirken aramızda mesafe vardı ve bir şeyler ters diye düşündüm.

Bunca zamandır beklediğim bu sarılma... Heyecanlandırmadı beni. Gözlerimi kapatıp odaklanmaya çalışırken ufak bir duygu kırıntısı arıyordum içimde bir yerlerde. Böyle olmamalıydı. İki aydır konuştuğum kızla ilk başlarda sadece konuşurken bile heyecanlanırken şimdi gerçek bir temasta neden böyle oluyordu?

Karman çorman hissederken yavaşça ayrıldık birbirimizden ve ben yine gülümsemeye çalıştım. Buraya gelirken heyecanlıydım ama neden bilmiyorum içeriye girdiğim andan beri tüm heyecanım çekilmişti sanki. Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım ve Sohee'yle parmaklarımızı birleştirip gülümsedim.

"Nerede çalışacağız? Odanda mı yoksa..."

"Burada. Babama söz verdim özür dilerim."

Kıkırdayıp önemsiz dercesine başımı sallarken ayrılmayan ellerimizle beni köşede duran yemek masasına doğru çekiştirdi. Üzerinde ders kitapları ve kalemliğinin yanı sıra bir sürü atıştırmalık varken sularımız bile hazırdı. Sohee de çok heyecanlıydı bugün için. 

"Hadi bakalım Sohee hanım, sizin şu biyoloji işinizi halledelim."

Sandalyeye oturup çantamı açmaya uğraşırken o da yanımdakine oturmuş ve aynı şekilde gülümseyerek kalemliğine uzanmıştı.

"Senin gibi öğretmenim olursa her şey hallolur."

Sırıtıp kalemliğimdeki her zaman kullandığım kalemi çıkarıp elimde bir tur döndürdüğümde ona baktım. "Hangi konudan başlayalım?"

"Sinir sisteminden başlasak olur mu? Sonra diğerlerine bakarız. Tabi hepsi bugün bitmez sonra da gelirsin. Olmaz mı?"

Geldiğim için gerçekten de mutluydu. "Olur tabi. Gelirim. Önce anlatırım sonra test çözeriz. Başlayalım bakalım."

Aradan geçen iki saat sonrası Sohee sinir sisteminin sorularını bana anlatarak çözerken ve ben onu doğru diye onaylarken kafamda bir sürü salak saçma şey geçiyordu.

seduce you |taekookWhere stories live. Discover now