Bir yemek meselesi XXV

7 1 0
                                    

Merhaba herkese, nasılsınız umarım iyisinizdir. Çok uzun bir zamandan sonra upuzun bir bölüm geldiii.
Umarım seversiniz.

Keyifli okumalar dilerim.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ✨️



Bugün burada yeni bir aya daha girmiştik. Sahi kaçıncıydı bu?
Yavaş yavaş sona geliyorduk galiba yemeklerimiz ve sularımız oldukça azalmıştı idare etmeye çalışıyoruk, şimdilik.
Yorulmuştuk buradan çekip gitmek istiyorduk artık.
Oturduğum yerde kafamı yaslandığım duvardan kaldırdım,etrafa baktım daha doğrusu onlara..
Göz altları mor ve sarının karışımı bir renge dönmüş halkalar oluşmuştu, yanakları içe çökmeye başlamış ve kilo vermişlerdi gözleri, gözleri ise yorgun bakıyordu.
Kendi isteğimizle kendi hayatlarımızı feda etmiştik, sahi böyle olacağını bilseydik yine inatla gelir miydik? Belki burada böylece ölümü bekleyeceğiz, ruhlarımız bu dört duvar arasında hapsolacak bilemiyoruz.
Yine de bir umut vardı içimde o umudun da solmasına izin vermeyeceğim. 
"Alyeska."
"Efendim poyraz?"
"Bugün dört Temmuz."
"Yani ne anlamam gere- Hayda! Bugün müydü o."
Poyraz'dan onaylar biçimde bir mırıldanma çıktı.
"Yanlarında olamadık, yine. Geçen sefer de görevdeydik."
"Olsun be poyri görev beklemez biliyorsun, hem bizim çocuklar onları yalnız bırakmaz merak etme sen."
Gülerek elimi omzuna koydum.
Deniz Yüzbaşı buruk bir tebessümle bize bakıyordu.
"Hayırdır yüzbaşım?"
"Neyi kaçırdınız merak ettim."
Poyraz iç çekip lafa atıldı.
"Bize çok emeği geçen birinin yeğeni terfi ediyor."
Deniz Usulca kafasını salladı.
Göz ucuyla kızlara baktım, efsun bize bakıyordu yıldız ise ilgilenmiyormuş gibi yapıyor fakat dinliyordu, ona baktığımı fark edince göz devirdi.
"Kardeşim bir uyutmadınız sabahtan beri vır vır!"
Diyerek çadırdan çıktı Kürşat, onun bu hali kısa sürede olsa hepimizi güldürmüştü.
.
.

Üstüme gri bir kısakollu altıma da siyah bir eşofman giymiştim. Saçlarımı bu sefer açık bıraktım sürekli bağlı olduğu için dipleri hafiften sızlıyordu. Hava güzeldi aslında üşütmeyecek kadar sıcaktı. Timle beraber dürüm gömmeye gidecektik, odamdan çıktığımda deryanın da kapısı açıldı deryayı görünce içimde bir şeyler sızladı onu çok boşluyormuş gibi hissediyordum, onun her daim arkasında dağ gibi duracak bir ablası vardı bunu oda biliyordu fakat ona bunu hissetirebiliyor muydum?
"Derya'm napıyorsun?"
Derince bir of çekti buda kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
"Neyin var?"
Gözlerini kaçırdı ağzında bir kaç şey geveledi
"Canım sıkıldı evde o yüzden."
Tek kaşımı kaldırıp baktım ona, oda inanmadığımı biliyordu. İki adımda aramızdaki mesafeyi kapatıp onu göğsüme yasladım.
"Ben senin ablanım ama yeri geldiğinde arkadaşın, sırdaşın, suç ortağınım, bebeğim lütfen benden bir şeyler saklama."
O anda hiç beklemediğim bir şey oldu derya ard arda hıçkırdı.
Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Düşmanın karşında çelikten duvar gibi dursam da kardeşimin göz yaşları karşında ne yapacağımı şaşırıyordum. Onun tek damla göz yaşına dünyaları yakardım.
"Abla."
"Söyle güzelim."
Bir süre sustu ardından geri çekilip ıslak kirpiklerinin ardından baktı gözlerime.
"Beni kimse sevmiyor."
Dediğinde bir anlığına afalladım böyle bir şey beklemiyordum kesinlikle.
"O nereden çıktı meleğim?"
"Arkadaşlarım beni hep dışlıyor yanlarında olmamı istemiyorlar üzüyorlar beni."
"O halde neden arkadaşsınız hala?"
"Kimsem yok çünkü, senden başka."
Göz yaşlarını silip gözlerini öptüm.
" çok iyi anlıyorum seni, hem boşver onlar için üzülmeye değmez ve emin ol en başta ben olmak üzere seni seven sana değer veren bir sürü kişi var."
Usulca kafa salladı.
"Derya'm"
"Efendim Abla?"
"Benimle gelsene."
"Nereye?"
"Benim timin yanına gidiyorum hüseyin abinin yerinde dürüm gömmeye sende gel hadi bekliyorum burada."
Burnunu çekerek hızla odasına girdi.
Yaklaşık 15 dakika sonra içeriden çıktı.
Üstüne mavi çiçekli bir elbise giymişti.
"Peri gibi olmuşsun kız."
Kıkırdayarak yanıma geldi ve koluma girdi.
Telefonumu alıp saate baktım, poyraz beş dakikaya burada olurdu. Evin bahçesindeki salıncakta oturuyorduk. Alev kırmızısı bir araba sokağa girdiğinde anladım ki bu poyraz'ın yeni arabasıydı, o severdi böyle şeyleri. Deryanın belinden tutarak ilerledim, ön koltukta oturan yasini gördüm anlaşılan oda bizimle gelecekti.
"İyi akşamlar."
"Sizede iyi akşamlar hanımlar." 
"Vay derya'da gelmiş hoş geldin."
"Hoş buldum yasin amca."
"Kız ne amcası senden bile gencim ben."
Aslında yasin benden bir yaş büyüktü ama derya onu sinirlendirmek için hep amca derdi.
"Erdemler nerede?"
"Valla devrem ekildik."
"Yasin ne demek ekildik saçmalamaz mısın?"
"Ciddiyim."
"Lan yeme beni onlarda beleş mezar bulsa girecek tip var, beleş yemeği hayatta kaçırmazlar"
Yasin kendini tutamayıp kocaman bir kahkaha bıraktı tabii poyraz eksik kalır mı? Asla.
Araba erdemlerin sokağa girdiğinde en köşeye geçip deryayı'da kendime doğru çektim.
Önce baş selamı vererek ali geldi ardından da erdem.
"Selam gençler ve kendini genç hissedenler!"
"Erdem en yaşlımız sensin kardeşim."
"Ya Komutanım bu aliyi alın benim yanımdan. Ben böyle hiçbir şeyden anlamayan insanlarla takılmak istemiyorum."
Ardından ellerini göğsünde birleştirip kafasını cama çevirdi.
Yasin hayretle arkasına döndü.
"Trip mi atıyor o?"
Gülerek kafa salladım.
"Yuh oğlum ya! Derya bile trip atmıyor sen koskoca adam trip atıyorsun."
"Yasin amca çok istiyorsan sana atayım trip."
"Niye bana?"
Derya bacak bacak üstüne atıp ellerini göğsünde birleştirdi.
"Derya o ne öyle kısacık giyinmişsin."
Derya'dan önce ben atladım lafa.
"Hayırdır poyraz?"
"Ama alyeska baksana."
"Ne varmış üstünde poyraz abartma, ben bir şey demiyorum sana ne oluyor?"
"Yok komutanım ben üşür diye şey ettim."
Derin bir nefes alıp bolca sabır diledim.
"Poyraz Komutanım haddime değil ama bu havada nasıl üşüsün bebek mi bu?"
"Ali sus!"
"Konuş be ali."
Aynı anda konuşmamızın üzerine poyraz arkaya döndü ve göz göze geldik.
"Önüne baksana oğlum! Akşam akşam bela istemiyorum."
.
.
.

Deniz Kıyısına Vuran Dalga (Düzenlenecektir)Where stories live. Discover now