Ben Güçlü Müyüm?/ XXII.

7 1 0
                                    

Merhaba herkese. Oruç nasıl gidiyor?

Keyifli okumalar dilerim.  🩵
Oy ve yorum yaparsanız sevinirim



"Yazık çok yazık!"
Artık ceset görmekten gına gelmişti. Her geçen gün bir önceki günden daha moralsiz daha umutsuz oluyordum, oluyorduk.
Artık ceset kokusu rahatsız etmiyordu beni alışmıştım, ama hala kötü kokuyordu.
Ben istemiştim buraya gelmeyi hemde her şeyden çok fakat düşündüğümden kat be kat daha farklıydı burası, pişman değilim böyle olduğunu bilsem yine gelirdim.
Karanlıktan korkmuyordum. Ölümden korkmuyordum. Burada gördüğüm ve göreceklerimden korkmuyordum. Beni durduran neydi o halde? Emirler? Hayır. Kurallar? Hayır. Bu sorunun cevabını bilmiyordum sanki tam harekete geçecekken bir çift el beni tutuyor ve bırakmıyordu. Durmamalıydım. Hiç kimsenin, hiçbir şeyin beni durdurmasına izin veremezdim.
"Ne düşünüyorsun?"
Kafamı denize çevirdim dümdüz karşıya bakıyordu.
"Aynı şeyler."
Hafifçe kafasını salladı.
"İlk başta senin bu görevde başarılı olamayacağını düşündüm."
Başarısızlık benlik değildi ama tadacaktık.
"Sonra fark ettim ki sen benden bile güçlüsün, evet belki çıkmaza girdik ama ben inanıyorum yapılacak en iyi şeyi yapacaksın."
Kafamı olumsuz anlamda salladım içimden bir ses yapamayacağımı söylüyordu, çok değil iki gün öncesine kadar umudun vardı.
Deniz elini omzuma koyup beni kendine doğru çevirdi.
"Her açıdan çok güçlüsün, ben sana inanıyorum."
"Eyvallah."
Ortamdaki havayı değiştirmek için kolumu denizin omzuna koydum.
"Yüzbaşı unutturma bana buradan çıkarsak tüm raporları, savunmaları sana kitleyeceğim haberin olsun"
Deniz gülerek bana baktı.
"Buradan çıkalım da gerekirse bin sayfa yazarım. Hem olmadı yarısını sana paslarım."
Bir süre daha orada durduk sonra bizimkilerin yanına geçtik.

30 haziran 2017

İki günün ardından eve gelmiştim babam işteydi, derya okuldaydı annem sanırım komşuya gitmişti.
"Kurt gibi acıktım ya."
Dolaplara baktım fakat açlığımı dindirecek bir şey bulamamıştım. Bir ümit fırına bakmaya karar verdim.
"Of! of! of!"
Fırında bir sürü poğaça vardı kokusuyla bile doymuştum. Bir tanesini elime aldım, tam ısıracakken Kapı çaldı.
"Hangi meymenetsiz bu acaba!?"
Elimde poğaça ile kapıyı açmıştım karşımda derya duruyordu.
"Kızım kaç kere dedim şu anahtarını al bak bir gün kapıda kalacaksın ne demek istediğimi zor yoldan anlamış olacaksın."
Salona geçip oturdum bir süre öylece durdum içeriye soğuk girdiğinde tekrar kapıya doğru ilerledim.
"Ya derya ne kadar sorumsuz olmaya başladın bu aralar kapıyı açık unutmuş-"
Kapıya geldiğimde bıraktığım gibi bir derya buldum inme mi indi buna? Elimi bir kaç kez şıklattım. Derya kendine gelip koşarak bana sarıldı bende karşılık verdim.
"Abla çok özledim seni!"
"Bende seni güzel kardeşim."
Gülerek kafamı salladım fakat gördüğüm şeyle deryaya baktım.
"Derya annem bizi kesecek."
Oda ne demek istediğimi anlamıştı. Bembeyaz halıya ayakkabı ile basmıştı derya.
"Neyse, çıkar ayakkabını geç içeri kapıyı da kapatmadık buz gibi oldu ev."
Tekrar salona geçtim, kumandayı alıp televizyonu açtım. Kanalları gezdim bir süre fakat ilgimi çeken bir şey yoktu, em sonunda haberleri açtım gündemi takip etmek önemli tabii.
"Abla en sevdiğim dizinin özeti var bugün onu açsana."
"Derya git telefonundan izle, hem anlamıyorum ki ne buluyorsun böyle abidik gubidik dizilerde."
Derya koltuktaki yastığı aldığı gibi bana fırlattı.
"Derya!"
Ona kızmamı tınlamayarak yastıkları fırlatmaya devam etti.
Derya tam bir tane daha yastık fırlatıyordu ki anahtar sesi duyuldu ikimizde birbirimize bakarken odaya annem çoktan girmişti bile.
"Anne açıklayabilirim. Tüm suç derya'nın halıya da o bastı."
"Evet anne ablamın bir suç-"
Derya bir süre bekledi ardından gözlerini büyüterek bana baktı.
"Hayır yalan söylüyor."
Annem bu halimizi buruk bir tebessümle izliyordu.
"Tamam bu sefer kızmayacağım, ama burayı hemen toplayın misafir gelecek."
Gülüşüm anında soldu.
"Anne ne demek misafir gelecek kırk yılın başı evde oluyorum zaten ne misafiri?"
Annem gülerek bana kocaman sarıldı.
"Güzel kızım hem havan değişir olsun."
Usulca kafa salladım.
.
.
Misafirler gelmişti bende annemin zoruyla oturuyordum.
Gül kurusu başörtülü teyze elimi dizime koydu.
"Kızım sen ne iş yapıyordun?"
"Askerim ben."
Annem anında olaya müdahale etti.
"Kızım niye öyle diyorsun? Bakmayın siz buna Özel Kuvvetlerde asker hatta kızım kaç yıldızdın sen?"
Oflayarak anneme baktım.
"Anne!"
"Aaa kızım ne kızıyorsun kötü bir şey mi dedi annen!?"
Dedi kahverengi başörtülü teyze.
"Hayır öyle değil bu bilgilerin gizli tutulması daha uygun"
"Anladım kızım. Bere takıyor musun? Hangi renk?"
Bak ya daha demin ne dedim ben?
"Takmaz olur mu takıyor bordo bere hemde."
Ah annem ah.
Çiçekli başörtülü bir teyze telefonunu yüzüme doğru uzattı ne oluyor lan.
"Bak guzum bu benim oğlan."
Harika bir bu eksikti.
"Hatçe doktor olan ortanca mı? Ay pek efendi çocuk o."
"He he o doktor oğlum benim. Numarasını vereyim mi kızım?"
"Yok sağol teyzecim."
"Ne güzel doktor adamı bulmuşsun da bulanıyorsun. Kim alır seni?"
Dedi kırmızı başörtülü oldukça Yaşlı gözüken teyze.
"Meryem hala o ne biçim söz öyle nesi varmış benin kızımın?"
"asker kız dağda bayırdasın hep ev işleriyle kim ilgilenecek? Yarın bir gün çocuğu olunca nasıl bakacak?"
Sinirle ayağa kalkıp odadan çıktım ey güzel Allahım bugünlere mi kaldım ya? Sanki evlenmek için can atıyorum!
orada daha fazla durmamak adına montumu giyip dışarı çıktım.

Deniz Kıyısına Vuran Dalga (Düzenlenecektir)Where stories live. Discover now