Yaralar

887 68 48
                                    

Jimin yanağımdan öpüp elindeki bıçağı bana verdi. Ne verirse üstüne bir de yanağıma öpücük bırakıyordu.

"Biberler." dedim. Biberleri tezgaha bırakırken yanağıma bir tatlı öpücük daha bırakmıştı.

"Pardon." dedim tekrar. "Havuçları da alabilir miyim?" Havuçları tezgaha bıraktı ve bir öpücük daha. Kafamın inanılmaz dolu olmasına rağmen iyi hissettiriyordu.

"Başka ne istersin?"

"Şimdilik bir şey istemem."

"Neden? Burada daha bir sürü malzeme var."

Gülümsedim ve "Patates lütfen." dedim.

"İşte buradalar." Tezgaha patatesler, bana bir öpücük daha gelmişti. Onu cidden de çok seviyordum. Yaşadığımız onca karmaşıklığa rağmen, ev gibi hissettiren tek şeydi o.

"Teşekkürler."

"Daha iyi misin?" diye sordu çenesini omzuma yerleştirirken.

"İyiyim."

"Harika."

"Tatili mahvetmeyeceğim."

"Tatili mahvetme gibi bir durum söz konusu değil. Buraya sadece gezip tozmaya gelmedik ki. Birbirimize açık olmaya da geldik."

"Ve ben açık olamıyorum."

"Daha çok vakit var. Burada sadece ikimiz varız. Aramızdaki şey hakkında daha fazla konuşmak için hiçbir engelimiz yok. Sorun değil."

Kısa bir sessizlik olmuştu. Sessiz olmayı sevmiyordum artık.

"Bana her şeyi gösterdiğin için teşekkürler ama...eksik bir şeyler var mı, sarı? Yani demek istediğim hala benimle paylaşmak istediğin şeyler var mı?"

Gülümsedi. Geri çekildi ve tezgaha yaslandı.

"Var."

"Pekala."

"Ama buna hazır değilim. Sana sen yokken neler yaşadığımı her detayıyla anlatmak istiyorum. Yapacağım, söz."

"Ben de söz veriyorum."

Gülümsedi ve "Yemeği bahçedeki masada yiyelim." dedi. "Akşamları hava çok güzel burada."

"Olur."

"Tamam, ben masayı hazırlayayım."

O gittiğinde kendi kendime gülümsemiştim. Aynı evde yaşıyor gibiydik. Tam olarak evli gibiydik aslında. Seviyordum böyle hissetmeyi. Hızlıca yemeği hazırlayıp pişmesi için bıraktım ve ona yardıma gittim. Tabakları bırakırken bana bakıyordu.

"Ben yapardım."

"Birlikte yapıyoruz, sorun değil."

"Tam bir sevgilisin." dedi gülerek.

"Öyle miyim?"

"Evet. En güzeli, en beceriklisi, en mükemmeli, en yakışıklısı-"

"Sarı, bu saydıklarının hiçbiri değilim."

"Sen kafayı yedin herhalde?"

"Yok, yemedim. Ben mi yakışıklıyım? Şu halime bir bak."

"Seni yemin ederim döveceğim."

"Hayı-" Arkamdan koşmaya başlayınca tam olarak bahçede tur atmaya başlamıştık. Beni yakalayıp üzerime atladığında ikimiz de yere düştük. Gülmekten karnım ağrıyordu.

"Sakın bir daha kendine bunu söyleme!"

"Ne yaparsın?"

"Seni öyle bir öperim ki dudaklarını yerim!" diye bağırdı.

Middle Of Nowhere | JikookWhere stories live. Discover now