Galaksiler ve yıldızlar

1.1K 115 37
                                    

Yaklaşık bir hafta geçmişti ve ben biraz da olsa çalışmaya alışıyor gibiydim. İnsanlar karnını doyursun diye dışarıda sürünmek bazen zor gelse de kendimi toparlamaya çalışıyor, devam ediyordum. Yine de çalışmaktan nefret ettiğim gerçegini hiçbir şey değiştirmiyordu.

En son sipariş teslim ettiğim evden de çıktığımda, günü kapatmıştım. Motoru bırakarak eve dönerken düşünüp duruyordum.

Yoongi bir hafta içinde pek karşıma çıkmamıştı. Bu yüzden rahatlamıştım. Hayatımı yeniden cehenneme çevirmesini istemiyordum artık. Bu kadar çabalarken beni daha fazla yoracak hiçbir şeye tahammül edemezdim. Belki de büyümüştü. Artık o kadar da uğraşmıyordu Yoongi insanlarla.

"Cidden mi? Şaka yapıyor olmalısın!"

Başımı kaldırıp baktığımda Jimin'i görmüştüm ama tuhaf olan şey benim kapımın önünde oturması, bundan da tuhafı yanında Yoongi'nin olmasıydı.

Gülüyordu. Heyecanlı heyecanlı konuşuyorlardı. Neden bilmiyordum, bir an buna üzülmüştüm.

Jimin beni gördüğünde elini sallayıp gülümsedi. Oturdukları kaldırımdan kalkmıyorlardı bile.

"B-burada ne yapıyorsunuz?" diye sordum Jimin'e bakarak.

"Burada seni bekliyordum ama Yoongi geldi şans eseri. Konuşuyorduk, acayip komik biri."

Yoongi omuzlarını geriye atıp kendinde tatlı gibi görünen bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

"Nasılsın Jungkook?" diye sormuştu gülümseyip. Ondan tam anlamıyla nefret ediyordum ama hiçbir zaman gücüm yetmemişti ona.

"İyiyim." dedim. Kapıyı gösterdim ve "Evime girebilir miyim ben?" diye sordum Jimin'e bakarak. Neden böyle davrandığımı ben de bilmiyordum.

"Ay, pardon." dedi ve ayağa kalktı Jimin. Koluma dokunmuş, arkama geçmişti. "O zaman, yine görüşelim mi Yoongi?"

Yutkundum. Yoongi gülümseyerek başını salladı ve ayağa kalktı.

"Jimin-ah, kendine iyi bak." dedi ve bana döndü. Bakışlarından bile anlıyordum nefretini. "Jungkook, pek konuşamadık. Sen de kendine iyi bak."

Kapıya yaklaşıp kilidi açarken içimdeki kötü hissi bir türlü atamıyordum. Bu herifi ne zaman görsem, var olan ufacık enerjim de solup gidiyordu. Liseden beri böyleydi. Üstelik peşimi bıraktığını düşünürken onu yeniden görmek iyice çekmişti enerjimi.

"Çok soğuk bugün ya." dedi Jimin eve girerken. "Hırkayla neden geziyorsun? Üzerine kalın bir şeyler giyseydin keşke."

"Pek üşümedim, sorun yok."

"Şu kaloriferleri açalım da ısınalım biraz."

"Yakmasak olmaz mı?"

Duraksadı. Boynundaki atkıyı çıkarmak üzereyken elini indirmişti. "Neden?"

"Fatura yüksek gelirse epey zorlanırım." Daha şimdiden başlamıştım kafamda hesap yapmaya.

"Ama soğuk, hem sen nasıl uyuyacaksın bu soğukta?"

"Ben hallederim, sen şimdi üşüyorsan eve falan gitmelisin."

"Bugün canım sıkılıyor, biraz konuşmak istedim seninle."

"Pekala."

Elinde bir poşet vardı yere bıraktı ve şişme yatağa oturup gülümsedi. Üzgün gibiydi cidden, içten gülüyor gibi değildi.

"Gelsene."

Yanına oturup hafifçe ona döndüm.

"Bu sıralar bir değişiklik hissediyorum. Hastanede yeterince iyi değilim. Bay Kim beni sürekli azarlıyor. Kötülükten olmadığını biliyorum ama bana kızması kötü hissettiriyor. Üstelik okulda da böyle. Derslere odaklanamıyorum."

Middle Of Nowhere | JikookWhere stories live. Discover now