7

130 23 9
                                    

" Jimin?"

Omuzlarını tutarak sarstığım genç, beş dakikadan beri olduğu gibi kıpırtısızca yatmaya ve ona seslenişlerimi cevapsız bırakmaya devam ederken ben daha da telaşlanarak iyice ona sokulmuş bir şekilde düzenli nefes alışverişlerini dinlemeye çalışırken bulmuştum kendimi.

' Neden sana dokunduğumda rahatsız oluyorsun açelyam.'

Beynimde yankılanan kendi sesim ile bir an gözlerim kararmış, karanlığın ardından bir kaç saniyeliğine önüme düşen o görüntülerden sonra tekrardan eski görüş açımı kazanmıştım. Ellerim aniden dönen başıma giderken karışmaya başlayan aklım daha demin gördüğüm şeyi idrak etmeye çalışıyordu.

Jimin' i görmüştüm... açelyam diye seslendiğim şey bir duvar kenarına sinmiş küçük bedeniydi.

' Hoşlanmıyorum... bedenime dokunulmasından."

Bu seferki ses Jimin'e aitti. Ne oluyordu bana böyle? Dönen başım yüzünden buğulu bir cam ardından izler gibi izlediğim baygın bedenden uzaklaşarak yataktan inmiş, bana ve ona ait olan seslerin zihnime doluşması ve beynimin içinde kopan curcuna ile kendimden geçerken titreyen ellerim, bu kadar olmasa da daha önce böyle şeyler yaşadığım için kullandığım sakinleştirici haplarımı aramaya başlayarak odayı talan etmeme yardımcı olmuştu. Daha önce de sesler duymuştum. Belli belirsiz sonradan tınısını unuttuğum seslerdi bunlar fakat onların hepsi soluk soluğa uyandığım ve her seferinde ölmemle sonuçlanan kabuslardan ibaretti. Gözlerim açıkken hiç yaşamamıştım böylesini.

' Jungkook.'

' Jungkook nefes alamıyorum.'

' Boğuluyorum Jungkook.'

' Beni boğuyorlar.'

" Sus!"

' Beni kurtar sevgilim.'

" Sus! Lanet olsun sus!"

Belimdeki silahı çekerek zihnimdeki sesin sahibi olan baygın bedene doğrulttuğumda bir anda onun ağlama seslerini duyar olmuştum. Bir el silah sesi yankılanmıştı odada... daha doğrusu zihnimde. Algımı kaybettiğim için odada olduğunu sanmış, ateşlemediğim silahıma ardındanda etrafıma şaşkın şaşkın bakınmıştım. En sonunda ise göğsüme... beyaz gömleğimin ortasındaki delikten fışkıran kan çekmişti dikkatimi. Etrafım tekrardan değişmişti. Bu sefer gerçek gibiydi her şey. Bende içindeymişim gibi...Gördüğüm o kabusu bu kez gözüm açıkken yaşıyordum.

Yine bir ormandaydım. Yine göğsümde dehşet bir acı vardı. Yorgundum, yorgundum fakat kaçmalıydım. Rüyalarımda yüzünü hiçbir zaman net göremediğim ve kollarında can verdiğim o kişinin ardından koşmalıydım...

" Koş! Jungkook koş!"

Bileğimi tutarak beni çekiştiren küçük bedeni tanıyamasam da neden vurulduğumu anlamak adına bir kez daha arkama bakmıştım. Birileri bizi takip ediyordu...

' Yalvarırım dayan! '

Tekrar önüme döndüğümde duraksayarak ağzıma gelen metalik sıvıyı kusmuş ve yemyeşil çimlerin ağzımdan çıkan bir avuç kanın kırmızılığı ile boyanmasını izlemiştim. Şaşkın ve dehşet dolu bi ifadeyle. Ölecektim...ölüyordum. Tekrardan...

Bir süre koşmuştuk. O uzun sürenin ardından ise zihnim karanlıklaşmış ve belli belirsiz sahneler gözümün önünden geçmeye başlamıştı. Bir kaçında yüzünü göremediğim, sesinide net duyamadığım o kişi beni sürüklüyordu. Beni sürüklüyor ve papatyalarla dolu bir açıklığa çıkarıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 22, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Moye MoreWhere stories live. Discover now