4

106 28 41
                                    

Soru yağmuruna tutulduğum bir kahvaltıdan sonra hizmetliler tabaklarımızı toplarken yüreğime bomba misali düşen o kelimeler dökülmüştü sevgilimin güzel dudakları arasından.

" Yarın gidiyorsun. Ona göre hazırla kendini çocuk."

" Ama- ama efendim... olmaz! Gidemem bir yere!"

" İşime yaramayan insanları yanımda tutamam Jimin. Üzgünüm."

Gözlerim dolarken başımı hızlı hızlı iki yana sallayarak yerimden kalkmış ve beni sandalyesine kurulmuş bir şekilde izleyen adamın dizleri önüne çökerek altındaki kumaş pantolona sarmıştım yara dolu parmaklarımı. Gidemezdim. Gidersem bir daha bulamazdım onu. Bulsamda bunca adamın koruması altındayken takip edipte yaklaşamazdım ona.

" Gidecek hiç bir yerim yok. Ailem yok. Arkadaşım yok. İşim yok. Kimsem yok benim efendim. Yalvarırım... yalvarırım kalayım yanınızda. Evinizi temizlerim. Yemek yaparım-"

" Onları yapan insanlar var zaten Jimin. Kalk şuradan."

Omuzlarımı tutarak beni ayağa kaldırmaya çalışan adama direnmeye çalışırken daha fazla kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Ondan bir daha ayrılmak istemiyordum. Beni zaten tanımıyorken bir de ondan uzaklaşırsam bırakın denizin dibinde boğulmayı etlerimi lime lime etseler dahi canım o denli yanamazdı. Hiç bir şey onsuzluktan daha fazla yakamazdı zavallı kalbimin canını.

" Jimin! Kes şu-"

" Jungkook! Ağlıyor görmüyor musun? Gidecek bir yeri yokmuş işte. Bırak yanında kalsın. Ondan ne zarar gelecek sana."

" Ben karşılıksız iyilik yapmam hyung. Bunu yapmayı uzun zaman önce bıraktım."

" Yatağın için yeni birini aramıyor muydun? Sana ihanet edemeyecek, güzel birini? Al işte. Buldun. "

Duyduğum şey ile gözlerim büyürken beni itmeye çalışan sevgilimde durularak çatılı kaşlarının ardından hyunguna hemen sonra ise bana bakmıştı. Fakat bakışları bu sefer sert değil tam aksine yumuşak ve düşünceliydi. Hyungunun sunduğu fikir hoşuna gitmişti sanırım.

" Tamda zevkine uygun değil mi? O burada kalsın sende eğlencene bak."

Yüzündeki durgun ifadeyle üzgünce bana bakan yabancı adam duraksaya duraksaya kelimelerini dile getirirken ben içime yayılan panik dalgasını umursamamaya çalışarak çenemi kavrayan sevgilime çıkarmıştım yaşlarla ıslanmış gözlerimi.

" Onu duydun değil mi? Burada kalacaksan altıma yatacaksın. İstediğim her an."

Defalarca kez tacize uğradığım için beni öperken bile korktuğumu farkedip çekinen sevgilim değildi dizleri dibine çöktüğüm adam. O değildi, fakat oydu da. Bu yüzden titreyen dudaklarıma rağmen usulca başımı sallamıştım. Benim için ölen sevgilime bedenimi çok görmeyecektim. O başkası değildi. O canımı yakıp istemediğim bir şeye beni zorlamazdı. Bu yüzden ondan korkmuyordum.

" Bu evet demekse kalk yerden ve otur şuraya. Sonra seninle daha detaylı bir şekilde konuşacağız."

" Teşekkürler efendim."

Yerimden kalkarak bir kaç kez beni izleyen sevgilimin önünde saygıyla eğilip teşekkürlerimi sunmuş ve yerime oturarak bana burukça gülümseyen Seokjin hyunga bakmıştım.

" Çok güzel, güzel olduğun kadarda şanssızsın anlaşılan."

Bana şefkatle bakarak mırıldanan adama karşılık olarak yerime daha çok sinerken o utandığımı anlayıp kıkırdamış ve artık gitmesi gerektiğini söyleyerek yerinden kalkıp yanımızdan uzaklaşmıştı.

Moye MoreWhere stories live. Discover now