4

104 37 14
                                    

Jisung'dan

Sonunda iyileştim.. Minho'nun getirdiği çikolatadan yalnızca bir parça yedikten sonra kendimi iyi hissetmeye başlamıştım.. Annem okula gidebileceğime karar verince ise kendimi çok sağlıklı hissediyordum..

Tüm gün sırada oturmuş teneffüslerde kitap okumuştum.. Ve sonunda iple çektiğim öğlen arası gelip çatmıştı..

Bugün yanımda çilekli ve kivili meyve salatası getirmiştim.. Çilek severim ama kivi için aynısını söyleyemem..

Bir elimde yeni bir test kitabıyla her zaman olduğu gibi çatıya çıkan merdiveni adımlıyorum..

Her zamanki yerime gidiyorum.. Ama orada biri daha var..

Minho ...

Bana bakıyor ve gülümsüyor. Güzel gülüyor..

-Bugün geleceğini hissetmiştim. Sana meyve salatası yaptım.

Neden tanımadığı birine bu kadar yakınlık gösteriyor?.

Bir şey söylemiyorum ama karşısına oturuyorum.

Tıpkı benim gibi kulağında kulaklık var. Yanında ise test kitabı..

Utanıyorum. Çok fazla.. Daha önce kimse ile böyle yalnız kalıp zaman geçirmedim çünkü. Ama utancımın üstün gelmesine izin vermeyeceğim..

Ben yanımdaki meyve salatasını açarken o da kendi meyve salatasını açıyor..

Ve..

İkimizin meyve salatasında da çilek ve kivi var..

Aynı anda kafamızı kaldırıp birbirimize bakıyoruz.. O yine gülümsüyor..

Ve şaşırtıcı bir şey yapıyorum.. Yıllardan sonra ilk defa tebessüm ediyorum..

Önce biraz şaşkınlıkla bana bakıyor. Sonra gülümsemesi daha da genişliyor.

-Gülmek sana çok yakışıyor

Hayır öyle söyleme. Artık yüzümün kıpkırmızı olduğuna eminim.

Kafamı önüme eğiyorum.

-Hayır hayır. Seni utandırmak istememiştim.

Ama utandım..

Ben sessizliğimi koruyorum...

-Ben çileği pek sevmem kiviyi daha çok severim. Acaba çileklerimi paylaşsak sorun olur mu?

Tesadüfler...

Herhangi bir cevap vermeden kivilerimi ona veriyorum. O da aynı şekilde çileklerini benim önüme bırakıyor..

Test kitabımı açıyorum. Ve beraberinde müziği...

O da aynı şeyi yapıyor..

Bir yandan test çözerken bir yandan meyvelerimizi yiyoruz..

Onun işlemleri yazarken bir anda durduğunu görüyorum..

Kafamı kaldırıp yüzüne bakıyorum..

-Ne dinliyorsun?.

Bu soruya cevap vermek için konuşmam gerek. Ama eminim ki sesim uzun süredir konuşmadığım için çatlamış olmalı..

Telefonuma uzanıyorum ve ekranı gösteriyorum.

Mozart'ın 40. Senfonisi

Yüzünde bir gülümseme beliriyor. O da telefonunu açıp ekranı bana gösteriyor..

Mozart'ın 40. Senfonisi

-Aynı şeyi dinliyoruz. İstersen kulaklıkları çıkartıp sesi telefondan açalım.

Yüzüne onaylar şekilde bakıyorum. Konuşmuyorum. Acaba ne demek istediğimi anlıyor mu?

Telefonundan müziği açıyor..

Anlıyormuş...

Ben de kulaklıklarımı çıkartıp kendimi müziğe bırakıyorum.

Bir saat işte böyle geçiyor..

Zilin çaldığını duyunca toparlanıyoruz..

-Benimle zaman geçirdiğin için teşekkür ederim.

Asıl ben sana teşekkür ederim..

Yüzüne bakıp yine tebessüm ediyorum.. Yan yana yürüyerek sınıflarımıza gidiyoruz..

Sırama oturduğumda huzurlu hissediyorum.

Ama bu seferki huzurum müzik dinlediğim için değil...





Karahindiba, Minsung Where stories live. Discover now