🦋

93 4 0
                                    

"Ezgi, nereye gidiyorsun bu saatte?" Deyip pembe, karışmış saçlarını kaşıyarak yanıma gelen Merve'ye baktım.

Siyah, kaba botlarımın fermuarını çekip yanımda duran siyah tahta kutuyu aldım ve ayağa kalktım. Mart ayına girmek üzere olmamız çokta umurumda değildi. Ayaklarım çok çabuk üşüdüğü için çoğu sene nisan ayına kadar botlarla dolaşırdım.

"Günaydın Merve! Dün akşam konuşmuştuk, hatırlamıyor musun?" Dedim gülümseyerek. Merve'nin anlam vermeye çalışan bakışları ile karşılaşınca omuzlarımı indirip yüzümü yüzüne yaklaştırdım konuşmadan önce. Sabah kalktığı gibi beni kapının önünde dışarı çıkmak üzere görmesi onu şaşırtmış olmalıydı.

"Göreve gidiyorum." Dedim sanki biri bizi duyabilirmiş gibi fısıldayarak. Anladığında sessizce kıkırdayarak geri çekildim.

"O zaman okulda görüşürüz?" Dedi Merve pembe saçlarını ensesinde toplarken. Benden tam 3 yaş büyüktü ama, üniversitenin ilk senesinde, tanıştığımızdan beri çok iyi anlaşıyorduk. Birlikte eve çıkacak kadar.

Başımı sallayıp sorusunu onayladım ve hızla evden çıktım. Metroya gidip bir süre gelmesini bekledikten sonra hızla köşede bir koltuğu kaptım ve son kez siyah kutumu kontrol etmeye karar verdim. Kapağını açıp içindeki güzelce dizilmiş kırmızı elmalarıma heyecanla baktım.

Biraz hızlı gittim sanırım, kafanızda bir ton soru olduğunun farkındayım.

Bu Ezgi de kim?

Şuan nereye gidiyor?

Neden içinde kırmızı elmalar olan bir kutu ile geziyor?

O halde sırayla cevaplıyorum.

Ben Ezgi Aksoy. Gayet sıradan bir mahallede, orta gelirli bir ailenin iç ısıtan sevimli apartman dairesinde, sıradan bir ev hanımı ve sıradan bir esnaf olan anne babasının kucağında büyümüş olan sıradan bir kız çocuğuyum.

Çocukluğu boyunca ilk çocuk olmasından dolayı üzerine titrenen ve biraz şımartılan küçük Ezgi'yim ben.

Tabii ki şuan 21 yaşında bir üniversite öğrencisi olduğumu düşünürsek pekte küçük sayılmam.

Lisedeyken neredeyse herkes mezun olunca ne yapacağına karar verir, okumak istediği bölümü seçerdi. Ama bazıları vardı ki ne yapacağına asla karar veremezdi. Onlara sorsanız hiçbir bölüm onlara göre değildi. Hatta bir kısmı bu yüzden sınav telaşına bile girmezdi. İşte lisede o kişilerden biri de bendim.

Liseden mezun olduğum yıl hiçbir bölümü okumak istemediğim için sınav sonrası ailemin ve öğretmenlerimin zorlamasına rağmen tercih yapmayı reddettim ve koskoca bir sene boyunca tüm vaktimi odamda öldürdüm.

Sonra bir gün bilgisayarımda rastgele sayfalarda gezerken uzun süre sonra içimden gelen bir sese kulak verdim.

"Ezgi sen şuan ne yapıyorsun?"

O an benim için bir dönüm noktası sayılırdı. Aylarca kendimi kapattığım mahzenim, odamdan çıktım ve gidip üniversite sınavına çalışmak için gereken ne varsa aldım. Hedefim yapabildiğim en iyi puanı almaktı, hangi bölüme gideceğime sonra karar verecektim.

Ve uzun bir çalışmanın ardından iyi bir sınav sonucuyla sıradaki aşamaya geçtim. Kendine uygun bir bölüm tercih etmek.

Günlerce tüm bölümleri araştırdım, kendime uygun olup olmadığını anlamaya çalıştım ve en sonunda bu noktaya geldim. Diyetisyenlik bölümü.

Şuan 2. Sınıfta olduğum düşünülürse çok vakit kaybetmiş sayılmam. Hatta bence hiç sayılmam.

Peki şuan nereye gidiyorsun ve o elmalar neyin nesi, dediğinizi duyar gibiyim. Hemen cevaplıyorum.

ERİYORSUN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin