Korkacak veya gerilecek bir şey yok ki öyle değil mi sonuçta ailesiyle tanışacaktım. Ah! Kendimi teselli bile edemiyordum. Heyecanım had safhalarda gezinirken beyaz ahşap kapının önüne gelmiştik, Doğu kapıyı çalmadan, kapı üzerinde önlük olan kısa boylu hafif tombul bir kadın tarafından açılmıştı. "Asiye teyze Selim nerede?" Doğu içeri girer girmez kardeşini sormuştu.

"Biraz önce geldi, üstünü değiştirmek için yukarı odasına çıktı." Kadın bana bakıp gülümsedi ardından sevecen bir tonda "Hoşgeldin, kızım." Dedi. Gergin bir şekilde gülümseyip "Merhaba." Dedim. Evin hizmetlisiyle konuşurken bile geriliyorsam annesiyle tanışınca nasıl olacaktım kim bilir.

Doğu beni sağa çekiştirerek salon olduğunu tahmin ettiğim yere götürürken kalbimin durumu hiç iyi değildi heyecandan bayılacaktım yahu. Çift kanatlı cam kapıdan geçip salona girerken evin güzelliği heyecanımı körüklemişti neredeyse. Kocaman salonun sağ köşesinde ceviz ağıcından yapıldığı belli olan on iki kişilik yemek masası onun yanındaki duvarda büyük altın varaklı bir ayna vardı.

Salonun kahverengi pencerelerinden karşı kıyılar ve denizden geçen gemiler gözüküyordu, akşam güneşi evin içini mesken bellemişken karşımızdaki gümüşlüğe baktım kahverengi eski gümüşlük resmen ben pahalıyım diye bağırıyordu. Salonun sol tarafında kırmızı ve krem renginin hakim olduğu bir oturma grubu vardı onlarında tarihi oldukları her hallerinden belli oluyordu.

Bütün her şey o kadar kusursuzdu ki kendimi buraya yakıştıramadım, şöminesinden, perdelerine kadar her şey mükemmelken buraya ait olamayacak kadar yetersizdim. "Doğu." Kapının oradan gelen ince kadın sesiyle arkamızı dönerek bize doğru gelen kadına çevirdim bakışlarımı. Oldukça gençti, siyah kalem eteği, beyaz bluzu ve ayağında siyah louboutin ayakkabıları ile karşımızdaki kadına baktım. "Anne," Diyerek karşımızdaki kadına sarıldı Doğu. Kadın hafifçe geri çekilerek Doğu'nun eline baktı, kaşları çatılırken "Eline ne oldu?" Diye sordu. "Önemli bir şey değil diye kısa kesti Doğu.

Ardından yanıma geldi ve kolunu belime dolayıp "Anne, kız arkadaşım Maya." Diyerek tanıttı beni. Karşımızdaki kadın tüm dişlerini sergileyerek gülümseyip bir bana bir Doğu'ya baktı. Gözlerinin etrafındaki oluşan hafif kırışıklık olmasa Doğu'nun ablası olarakta bilinebilirdi. Kadının siyah saçları omuzlarında bitiyordu. Doğu beni hafifçe öne doğru iterken kadına elimi uzatıp, "Merhabalar." Diye mırıldandım.

Kadın elimi es geçerek beni kendine çekip sıkıca sarıldı, şaşkınlıktan ellerim bir iki saniye havada kalırken kendime gelip bende kollarımı etrafına sardım. Geri çekildiğimizde kadın hâlâ tüm dişlerini sergileyip gülüyordu "Affedersin biraz şaşkınım, Doğu kız arkadaşlarını bizimle tanıştırmazdı da." Diyerek Doğu'ya döndü.

Doğu beni kendine çekerek saçlarımın arasına bir öpücük kondururken "O istisna." Diye mırıldandı.

Ben renkten renge girerken, annesi gülüp salondaki tekli koltuğa geçti bizde Doğu'yla birlikte ikili koltuğa otururken hafifçe Doğu'nun kulağına eğilip "Annenin adı neydi?" Diye sordum. Doğu gözlerini kısıp yüzüme baktı "Çok ayıp adını bilmediğini bilse kesinlikle seni kapının önüne koyardı." Diye dalga geçmeye başladı. "Ya Doğu." Diyerek güldüm. Gözleri dudaklarıma kayarken kalbim heyecandan çırpınmaya başladı, gözlerimle Doğu'yu uyarırken o "Nilay." Deyip bakışlarını annesine çevirdi.

Nilay hanım gülümseyerek bizi izliyordu. Yaşı kırk civarındaydı sanırım, oldukça bakımlı bir kadındı. "Vay, abim gelmiş." Salonun kapısından giren çocuğa baktığımda gülümsedim. Selim direk olarak abisine yönelirken Doğu ayağa kalkarak kardeşine sarıldı. Selim'in boyu neredeyse abisinin boyu kadardı, kumral saçlarını fönleyip önlerini yukarı kaldırmıştı. Üzerinde beyaz v yaka tişört, kapalı renk dizlerinin bir karış üstünde biten kot şort vardı. Ayağında da siyah ve kahverengi cabani vardı, oldukça tarzdı.

AY VE GÜNEŞWhere stories live. Discover now