19: Ölüm Bestesi

1.5K 109 84
                                    

Bölüm Şarkısı: Maybe - Joe Layne

*

Hayat, engebeli raylar üzerinde giden bir hız treninden farklı gelmiyordu çoğu zaman.

Tıpkı o trenin bir anda yükselişi ve bir an sonra yokuş aşağı, korkutucu bir hızla inişi gibi insanın ömrü de zirveye varılan ve dibe vurulan anlarla doluydu. Zaman, tüm bu anları eski bir fotoğraf gibi soluklaştırsa da tüm o fotoğraflar kendi çerçevelerinde, kalbin dört odacığından birinde asılacak bir yer buluyordu kendine.

Benim kalbimin odacığında asılan o eski fotoğrafların her biri, kanımca daha çok çöküşü simgeliyordu. Hiçbir zaman zirveyi bulmaya çalışmamıştım. Benim amacım, her daim içine düştüğüm o çaresizlik ve umutsuzluktan, insanların "dip" olarak adlandırdığı o derin çukurdan çıkmaktı.

İşte bugün, bu gece, bir başka dibe vuruşu yaşıyordum kendi içimde.

Yıllar boyu emek verdiğim her şey bir bir kayıp gidiyordu ellerimden. Önce işimi, sonra bana inanan insanların güvenini ve ardından, evimi kaybetmiştim. Binbir çabayla inşa ettiğim o kumdan kale, gelgitlerle yıkılmaya başlamıştı çoktan.

Ama her nasılsa o kalede yalnız olmadığımı bilmek, yıkılışının verdiği kederi bastırıyordu.

"Uyudu." diyen sesi, beni daldığım düşüncelerden kurtarırken başımı ona doğru kaldırdım. Kapıda duruyordu, içeri girip girmemekte bir kararsızlık yaşıyor gibiydi Korhan. Oysa şimdiye değin tüm kapıları kararlılıkla geçerek yanımda durmayı başaran, ta kendisi değil miydi?

Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Başını önemli olmadığını belirtircesine salladı, gözleri çoktan hazırladığım masayı bulmuştu. "Hazırlamışsın."

"Sana bir yemek sözüm vardı." dedim elime bir tabak alarak. Fırın kabındaki lazanyadan bir dilimi özenle tabağa yerleştirirken yüzümdeki gülümseme yerini koruyordu. Korhan, bir iç çekişle boş sandalyelerden birine geçerken ben de lazanya koyduğum tabakları masaya yerleştirdikten sonra sandalyeme oturdum.

"Güzel görünüyor." dedi lazanyaya düşünceli bir bakış atarak. Şaşırtıcı bir şekilde, pilav ve makarna dışında yapabildiğim tek yemekti, yine de bunu belli etmeden, "Umarım beğenirsin." diye cevap verdim. Ben, aldığı ilk lokmayı tatmasını merakla beklerken bakışları, bir belgesel izliyormuş gibi kendisini inceleyen bana çevrildi. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme görür gibi oldum o an. Bu silik tebessüm, afallamama neden olacak kadar sevimliydi.

"Yemek yapmakta düşündüğüm kadar kötü değilsin."

Şaşkınlıkla baktım ona. Sanıyordum ki "takdir etmek" bu adamın lügatinde yer alan eylemlerden biri değildi. "İyi bir yorum mu yaptın şimdi?

Bir Artı BirWhere stories live. Discover now